İlk Samuray

Bir süre önce Veysel Eryürek’in yazdığı öyküler güzel vesileler sonucunda elime ulaştığında bulduğum ilk fırsatta okuma ayrıcalığım oldu. Okuduklarımdan çok etkilenmiştim ve öykülerin kitap haline gelmesi ve okurlarla buluşması konusundaki görüşlerimi kendisiyle defaatle paylaştım. Zaman geçti ve ne mutlu ki ortaya “Öteki olmanın dayanılmaz senfonisi İlk Samuray” çıktı. Arkeoloji eğitimi almış bir insanın ince ve hassas dokunuşlarıyla ortaya çıkardığı bu kitap aynı zamanda yazarın başta kendi varlığı ve insan bilinci üzerinde yapılan kazı çalışmalarının da somut ve başarılı bir sonucudur. Kitabın yedinci sayfasında yazan ithaf cümlesi, sanırım kitabın okunmaya değer…

okumaya devam

Sığacık’ta bir gastronomi deneyimi

Size iki yeni yazarımızı tanıtalım. Bundan böyle Seferi Keçi’de mutfak bilimi ve sanatı üzerine yazılar yazacaklar, özel yemek tariflerini paylaşacaklar, Ege’nin ve Seferihisar’ın yeme içme kültürünü sizlerle birlikte keşfedecekler: Sığacık Akkum’da Maya Bistro Otel’in şefi Fatih Kaya ve Sena Kaya. Fatih Kaya’nın baba mesleği aşçılık. Mengenli. Daha baştan “+1”le başlıyor yani mesleğe. Babası 30 yıla yakın bir süre Almanya’da şeflik yapmış. Mutfakta babasının yanından ayrılmadığını, onun ellerini seyrederek mesleğe aşkla bağlandığını söylüyor. Fatih Türkiye’de gastronominin babası sayılan Tuğrul Şavkay’ın yanında İstanbul Divan Otel’de çalışarak başlamış profesyonel anlamda mesleğe. Güney Afrikalı…

okumaya devam

Fincandaki Freud

Kahve içerken düşünen bir toplumuz… Hatta, dünyayı yöneten liderler, araştırmalara yön veren akademisyenler uyandıklarında ilk önce bir fincan kahve içiyorlar! Vakti zamanında Sigmund Freud’un da elinden kahve düşmediği söylenir…Hatta en çok da Viyana’nın sofistike kahve dükkânı Cafe Landtmann’a gidermiş. Onu gazetesini okuyup, kahvesini içerken hayal etmek çok da zor değil.. Psikanalizin temellerini inşa ederken, acaba aşırı doz kahve içmiş midir? Ancak Freud bu! Açığa vurulmamış duyguların hiçbir zaman ölmeyeceğine dair inancıyla, bir değil art arda on fincan kahve içirir insana! Geçmişte, kahvenin iyisi de kötüsü de keyif verirken, artık ‘kaliteli’…

okumaya devam

Gemici böreği, buruşuk bezelyeler ve gemiden kaçış üzerine

Mekân değiştirmek bunu yapabilecek insan için kaçışın en somut ve kesin hareketi olarak görülür. Ama ne çelişkidir ki, insan kaçtığı andan itibaren en çok da geçmişiyle sarmalanır. Gece rüyasında, gündüz yeni kentin sokaklarında bir hareket, bir görüntü, bir ses alır onu yakalar. Bu çelişkinin söz konusu olduğu kaçış planlarında paradoksun temel kaynağı sanırım bu denklemde genellikle hesaplanmayan hız faktörü. Hız ya da yavaşlık, hatırlama ve unutmayla doğrudan ilişkili kavramlar. Hatırlamak istiyorsan yavaşla, unutmaya niyetliysen koş! Planlı yaşamak hakkında beceri geliştirememiş insanlardan biri olarak ben de bu denklemi eksik kurmuş olmalıyım…

okumaya devam

Kavak ağacı

Gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı. Adımlarının ağırlığından ve duraksamalardan belliydi ki uzun bir yol almıştı. Yavaşlayıp vadiden aşağıyı izlemeye koyuldu. Yere çömeldi, elindeki küçük çubukla önündeki kuru toprağı ileri geri eşeledi. Bir şey hatırlamış gibi başını kaldırdı, elindeki çubuğu sanki az önce önündeki toprakta oyaladığı düşüncelerin ağırlığıyla birlikte yana doğru fırlattı. Ve önündeki alabildiğine açık derinliği, vadiyi seyretmeye koyuldu tekrar. Kavak ağacının ne çok yaprağı vardı. İnce uzun gövdesi, tazecik parlak yeşil yaprakları… Gövdesi gibi uzun gölgesi. Ses duymuş gibi yerinden hızlıca kalktı, arkasına baktı birini bekliyormuş gibi, yeniden…

okumaya devam

Av düzenliyor birileri kör karanlıkta

Kapı tam üç kez çaldı. Sokakta rüzgar yoktu. Tam üç kez sessizlik oldu. Pimapen kapılı tek katlı bir evde; dört kadın, üç çocuk ve demli çay… Üç adam, dört asker,iki sivil… Ev doldu yeniden. Taştı pencerelerden anlaşılamayan bir gürültü… Kadın bağırdı zamanın ve sesin hızını aşıp “niye geldiniz?..” Üç kez yine sessizlik oldu. Sivil adam asker adamı hafifçe öne itti. “Bişey demeye geldik” dedi. “Niye geldiniz?” diye gürledi kadın; içi aktı sonra. “Bişey demeye geldik” dedi asker tekrar. Sonra bir şey diyemedi. Bir çocuk vurmuş sahile. Biri vurulmuş, biri acıkmış,…

okumaya devam

Sakin adam güncesi -4

Merhaba sevgili okur. Güzel bahar aylarının ardından yeniden sizlerle beraber olmanın mutluluğu içerisindeyiz. Bahar erken açan mandalina çiçeklerinden gelen mesajla güldürmüştü yüzlerimizi. Taşranın dar sokaklarında öksüren kömür dumanı, yerini ıhlamur ve yasemin esansına bırakmıştı. Yumuşak geçen kıştan pek şikayetçi değildik. Bahar zaten bizim mevsimimiz. Nihayetinde ılıman iklimin insanlarıyız. Nihayet yaz geldi. Sakin kentimizin ismiyle kontrast oluşturan popülaritesi de yeniden yükselişe geçti. Normal şartlarda en fazla dört kişinin yan yana yürüyebileceği Sığacık Kaleiçi’nin dar sokaklarına, yüzlerce ziyaretçi eşzamanlı intikale başladı. Şimdi yerli halkın bahçelerinden topladıkları meyve ve sebzeler tezgahlara sıralanacak. Evlerinde…

okumaya devam

Homeros bize ne söylüyor?

Heykeltıraş Cahit Koççoban’ın yaptığı Homeros heykeli, Teos Yazarevi’nin bahçesine kondu. Teos’tan, İzmir’in güney ucundan yaşadığı toprakları seyrediyor. Biz de Akkum tepesinde lir çalan Homeros vesilesiyle biraz şarap içip, Anadolulu heykeltıraş Cahit Koççoban ve alaylı felsefeci Muharrem Yakup ile söyleştik. Homeros’un heykelini yaptınız. Yazarevi’nin bahçesine kondu. Elinde lir, tepeden Akkum’u seyreden bir Homeros… Cahit Koççoban: Burada önce Şadan Gökovalı’yı saygıyla anayım. Cevat Şakir’in manevi oğluydu. Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi, İsmet Zeki, Cengiz Bektaş’la birlikte, Anadolu’nun kıymetini bilen aydınlardı bunlar. Mavi Anadolu grubunu kurdular. Ege bölgesinden başlayarak Anadolu’yla övünen bir…

okumaya devam

Ruhisu Can Al ile sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerine: Kalkınmayı sürdürülebilir kılmazsak yaşanabilir bir dünya kalmayacak

Birleşmiş Milletler’in 17 başlıkta topladığı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, yerel yönetimleri de sürecin sorumlu ve inisiyatif sahibi bir aktörü olarak tanımlıyor. Seferihisar Belediyesi de bu süreçte yer alarak yaşanabilir bir dünya için kendi üzerine düşeni yapma arzusunda. Belediye’nin bu doğrultudaki çalışmasını koordine eden Ruhisu Can Al ile bu projenin kapsamını ve Seferihisar’da nasıl yaşama geçirileceğini konuştuk: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA HEDEFLERİ Yoksulluğa son Açlığa son Sağlıklı Bireyler Nitelikli Eğitim Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Temiz Su ve Sıhhi Koşullar Erişilebilir ve Temiz Enerji İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı Eşitsizliklerin Azaltılması…

okumaya devam

Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer: Sürdürülebilirlik katılımla mümkün

Nasıl insanoğlu obeziteden kurtulunca daha sağlıklı, daha uzun ve daha mutlu bir hayat yaşıyor; toplumlar da hızlı bir büyüme kavgasından uzaklaştıkça sürdürülebilir, uzun soluklu ve sağlıklı bir yaşam kurmuş olacaklar kendileri için. Seferihisar, işte bunu başaracak. – Seferihisar Belediyesi olarak sürdürülebilir kalkınma gibi bir gündeminiz var. Sürdürülebilirliğin anlamı ne sizin için? – Tunç Soyer: Dizginsiz büyüme ve kalkınma tutkusunu ben obeziteye benzetiyorum. Belki de bunun kökeni çok eskilerde. Avcı toplayıcılık zamanlarında insanlar beslendiği gıdaları mevsiminde toplamak zorunda kalmış. Onun için de bir telaşları olmuş. “Şu hurma iki gün sonra bitecek,…

okumaya devam