Sürdürülebilir kalkınma, gerçekler ve ütopya

Baha Okar –   Çocukluğum Karadeniz Ereğli’de geçti. “Hoppala, Seferihisar dergisi diye aldık, ne çıktı” demeyin hemen; geleceğim… Güzel bir sahil kasabasıymış Ereğli zamanında, hâlâ da güzeldir. Demir çelik fabrikasıyla bilinir. Fabrika 1960’ların sanayileşme ve kalkınma hamlesiyle kurulmuş. Kurulmasıyla da ilçenin 8 bin olan nüfusu bir anda 18 bine fırlamış. Şimdi Ereğli, nüfusu Zonguldak’tan fazla, mahalleleriyle birlikte 180 bin kişinin yaşadığı koca bir ilçe; aslında bir metropol minyatürü. Trafiğiyle, hava kirliliğiyle, kalabalığıyla… Ortaokul yıllarımda, yani 80’lerin sonuna doğru Demir Çelik’te 15-20 bin, belki daha fazla işçi çalışıyordu. Neredeyse her ailede fabrikadan…

okumaya devam

Sakin Adam güncesi -3

Yazan: Can Okyay ____________    Düzen çok bozuldu sevgili okur; taşranın mandalina çiçeği kokan daracık sokaklarına kadar bulaştı trafik illeti. Kapı önlerinde çiğdem çitlenip komşuculuk oynanan günler mazide kaldı. Yaz geceleri, çocukların gece yarılarına kadar süren sokak oyunları tarih oldu. Çocuklar artık “internet cafe”lerde buluşup, masaüstü sosyalleşiyor. Çocuklar sanal dünyada yarattıkları karakterlerle futbol oynuyor, klavyenin bir tuşu ile kılıç sallıyorlar artık. Sakin Kent’imin 3-5 mahallesinde her şeye rağmen direnen birkaç çocuk var ama onlar da popüler kültürün iç çektiren göz kırpışına ne kadar daha dayanırlar, bilmem. Kaldırımlar sevgili okur, bazı…

okumaya devam

Ud ve gitarın sohbetine doyamayacaksınız – 24 Şubat Cumartesi

  Bir yanda Türk musikisi eserleri bir yanda klasik batı müziği ve Güney Amerika ezgileri… Ud ve gitarın müzikli sohbetini dinlemeye doyamayacaksınız. Yazın gerçekleşen Uluslararası Teos Gitar Festivali’nde dinleyicilere unutulmaz bir anı bırakan gitar virtüözü Ricardo Moyano ile ud sanatçısı, öğretim görevlisi Enver Mete Aslan Çağan Irmak Kültür Merkezi’nde sizlerle olacak. :

okumaya devam

Kör nokta bulucusu

Yazan: Gündüz Öğüt_____________    Sekreter çalan telefona öfkeyle baktı. Ardı arkası kesilmeden çalan telefonlara açıp müşterilere randevu vermekten gına gelmişti. Usanmış bir tonla konuştu. “Alo buyurun.” Karşıdaki kişi, “İyi günler bir randevu alacaktım.” Sekreter, “Bir saniye” dedikten sonra önündeki ekrandaki gerekli dosyayı açarak randevu listesini taradı, “Önümdeki programa göre, ilk boş saat ayın 23’üne görünüyor. Dilerseniz 23 Aralık salı, saat on biri rezerve edebilirim.” dedi. Hattaki kişi hayal kırıklığına uğramıştı. “Bu çok geç, acaba daha önceye bir randevu almam mümkün değil mi? Durumum çok kritik.” Sekreter o anın tadını çıkartarak…

okumaya devam