Büyük dertlere küçük çareler…

İnsanlık büyük dertlerle karşı karşıya.
Daha ilk cümleden çok büyük laf ettik, gerisini nasıl getireceğiz kim bilir. Üstelik biraz boş bir laf. İnsanlık deyince kimse üzerine alınmıyor çünkü. Bulutların üstünde bir şeyden bahsediliyormuş gibi sanki.
Şöyle anlatalım o zaman:
Esin Hanım çok büyük bir sorunla karşı karşıya. Gıda fiyatları ha bire artıyor. Üstelik market raflarında elini attığı ürünlerin ne kadar sağlıklı olduğuna güvenemiyor. Hadi kendisi neyse, küçük çocuğuna ne yedirecek gönül rahatlığıyla?
Songül teyzenin derdi büyük. Çocuklar okuyacak, bir yandan geçim derdi… Bir işe yaramadığını hissediyor eve kapanmış kalmışken. Üretmesi, satması, ekonomik olarak bağımsızlığını kazanıp ayakları üzerinde sağlam durması lazım. N’apsın düzen böyle, başka türlü koymuyorlar “adam” yerine.
Kerim amca bu yılı da atlattı, seneye Allah kerim. Havalar bir öyle bir böyle. On yılda yağmayan yağmur yağdı bu sene. Birdenbire kış, sonra birdenbire yaz. Küresel ısınma falan diyorlar. Havalar şaştı, iklim değişti iyice. Mandalinayı, zeytini nasıl koruyacak? Zaten ağaçta kalıp çürüyor, yurtdışına falan satabilse iyi ama nasıl?..
Yasin Bey kara kara düşünüyor. Çocuk büyüdü, okula gidecek. Çocukları seri üretimden geçirircesine törpüleyip birörnek robotlar hâline getiren eğitim sisteminin dişlileri arasına atmaya kıyamıyor biricik kızını. Kaliteli özel okullar var ama el yakıyor.
Ya Şafak… Varını yoğunu katıp okuttu ailesi. En iyi üniversitede okudu yine düzgün bir iş yok. Yurtdışına mı kapağı atsa acaba? Yok be… Memleket gibisi yok sahiden. Şöyle insanca çalışabileceği, birikimine, niteliğine uygun bir iş bulabilse… Ama nerede? Bir de onun kadar şansı ve imkânı olmayan gençler var, onlar ne yapsın?
İşte insanlığın büyük dertleri bunlar. Küresel ısınma, ekonomik kriz, işsizlik, kıtlık, başta su olmak üzere kaynakların tükenişi, gıdada büyük şirketlere bağımlılık, eğitim sisteminin bozukluğu, tarımın çöküşü… Her birimizin yaşamında değişik biçimlerde tezahür eden ve bizim gibi küçük insanları kara kara düşündüren dertler.
Sebepleri üzerine, bu dertleri üreten ve bundan beslenen sistem üzerine kütüphanelerce kitap yazılmış. İnsanlığın bu sorunlardan kurtuluşu üzerine tonlarca söz söylenmiş. Büyük sorunlar karşısında büyük resmi gören analizler, büyük çözümler… Hepsi çok kıymetli muhakkak.
Bir de sabredecek tahammülü kalmayanların küçük çözümleri var ama. Büyük devletlerden ya da büyük altüst oluşlardan gelecek çözümü beklemeyenlerin, kusurlu bulduğu dünyaya mahkûm olmadığını anlayıp kendi yaşantısının hoşnutsuzluklarından başlayarak ufaktan ufaktan çevresini değiştirenlerin çözümleri… Bunlar da daha az kıymetli değil.
Bu sayıda esas olarak bunları anlattık:
Sağlıklı ve adil gıdaya ulaşmak isteyen tüketicilerin gıda toplulukları… Mevcut eğitim sistemine karşı bir alternatif yaratmaya girişenler… Piyasanın sunduğunun dışında layık oldukları istihdam olanağını yaratmaya çalışanlar… Tarım kooperatifleri, kadın kooperatifleri…
Kendi deneyimlerinden doğan birlikte davranma ihtiyacı… Buldukları dayanışma ve örgütlenme modelleri… Ve ille de kooperatifler…
Hareket noktası kendi dertleri olsa da, kendi deneyimleriyle ilerleyip kendileri için çözümler üretseler de, bunların bencilce olduğunu düşünmeyin sakın. Tüm bunlar dünyayı daha iyi, daha insani bir yer hâline getirmek için aynı zamanda. Üstelik bir de birlikte bir şey başarmanın tadı, birlikteyken hayatı değiştirebilecek güçte olduğumuzun farkındalığı var geride kalan. Bunu kim elimizden alabilir ki?
* * *
Ülkece gergin ve uzatmalı bir yerel seçim atmosferi yaşadık. Bu arada Seferi Keçi’nin çıkışını da hep geriye attık. Yavaşlığımızla ve tembelliğimizle olduğu kadar mazeret uydurma becerimizle de tanınıyoruz artık ama yine de tüm samimiyetimizle söyleyelim ki, kimsenin yerel seçimlerden başka bir şey konuşmadığı günlerde başka telden çalan bir dergi çıkarmanın anlamsız geleceğini düşünmüştük. Gecikmemiz biraz bundan yani.
Nihayet seçim atmosferi bitti, üstelik her şeyin çok güzel olacağı umudunu çoğaltarak.
Yerel seçimler gerçekten çok önemli. Ama bizde, esas önemini gölgeleyen başka bir anlama bürünüyor. Ülke çapındaki siyasete dair dengeleri değiştirdiği için konuşuluyor daha çok, buna dair verdiği işaretler tartışılıyor. Herkes de buna göre oy veriyor.
Oysa yerel seçimler ve yerel yönetimler, sözünü ettiğimiz büyük sorunlar karşısında insanların hayatını doğrudan etkileyen çözümler bakımından önemli esasında. Devletler sorunlarla birlikte yaşamayı bir politika olarak sürdürürken, hemşerilerine daha iyi bir yaşam sunma baskısını yakından hisseden yerel yönetimler kendi ölçeklerinde çözümler üretmeye girişebiliyor. Kentte karbon salınımını azaltmaya çalışan, kent yoksulluğuna karşı sivil toplum örgütleriyle işbirliği içinde dayanışma ağları geliştiren, yeşil alan oranını artırmayı, araç trafiğini azaltmayı, bisikletli ulaşımı geliştirmeyi özel bir politika haline getiren, kentin imkânlarından hemşerilerin eşit faydalanabilmesinin koşullarını gözeten kentler var dünyada örneğin.
Dolayısıyla yerel seçimlerin esas önemi de burada. Kentimiz nasıl bir akılla yönetilecek, hangi sorunlara nasıl bir yöntemle çözüm getirilecek, bu çözümlere halkın katılımı hangi düzeyde olacak?.. Verdiğimiz oylarla bunun seçimini yaptık aslında.
Önceki Belediye Başkanımız Tunç Soyer, tüm Seferihisarlıları mutlu eden bir biçimde, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Seferihisar Belediye Başkanı ise artık İsmail Yetişkin. Bu sayımızda İki başkana hem başarı diledik hem de nasıl bir kent hedeflediklerini sorduk.
* * *
Birkaç da küçük notumuz var paylaşmak istediğimiz.
– Seferi Keçi’nin bir irtibat bürosunu açtık Seferihisar’da. Kitapların olduğu, çay kahve içip bir şeyler atıştırılabilecek küçük bir kafe. Bekleriz.
– Bir youtube kanalımız var artık. Bazılarını dergiye de konu ettiğimiz röportajlara, etkinliklere yer veriyoruz. Seferi Keçi önümüzdeki günlerde adını hak edecek şekilde etrafta daha fazla gezip tozacak, gittiği yerlerden anlatacak. Yalnız biraz gaza ihtiyacımız var. Kanala abone olup videoları beğenirseniz en büyük desteği vermiş olursunuz.
* Dergimiz hâlâ 5 lira. Son sayımızdan bu yana döviz kurunda ve buna bağlı olarak kağıt ve matbaa maliyetlerinde acayip oynamalar oldu. Yine de “fiyat düzenlemesi” yapmadık. Ama zam yapmamak için önceki sayılara göre biraz daha fazla reklam almak zorunda kaldık. Sağ olsun Seferihisarlı işletmeler de bu kriz zamanında dergilerine destek olmaktan geri durmadılar. Bir şekilde idare ediyoruz işte.
İyi okumalar…

:

İlginizi çekebilir