Deli mi ne?

Seferi Keçi dergisine başarılar diliyorum. Umarım adına uygun bir biçimde inatla sürdürür yayın yaşamını. Zaman zaman bu köşeden söyleşeceğiz Seferi Keçi okurlarıyla. İlk yazımızın konusu: “Deliler”. Köyün delileri saygın kişilerdir Eskiler “her köyün bir delisi vardır” derler. Doğrudur. Köyün delileri saygın kişilerdir. Yabancılar değil belki ama, köyün sakinleri, kendi köylerinin delisine büyük saygı gösterirler. Sanırım 1991 yılı başlarıydı, Zonguldak’taki büyük madenci yürüyüşüne katılmıştım; hani şu gözünü Ankara’ya dikip yollara düşen on binlerce baldırıçıplağın yürüyüşü. En önümüzde bir deli yürüyordu. Yerli yersiz bağırıp çağırıyor, bazen kendini dağlara vuruyor, bazen ağaçlara tırmanıyordu.…

okumaya devam

Sakin adam güncesi 1- Gevrek kuyruğunda sosyal çözümleme

Erken dönem iletişim kuramlarının alabildiğine sığ modelleri arasında kulaç atarken fark ettim ki insanoğlu kendini anlamaktan ziyade, anlatmayı hobi edinmiş kendine. Binlerce yıllık insanlık tarihinde geçirdiğimiz evrim her ne kadar takdire şayan olsa da, bir türlü çözülemeyen iletişim problemimiz, toplumsal dinamiğin dişlileri arasına sokulan çomaklar gibi ket vuruyor evrilmeye meyilli beyinlerimize. Diyebiliriz ki, bizler konuşarak anlaşabiliriz. Ama aynı zamanda, aynı bizler, konuşarak anlaşamayabiliriz de. Yasemin kokularıyla parıldayan bir pazar sabahı, otuz tane birbirinden nadide insanı, beş metrekarelik ekmek fırının  içine sokup, kahvaltı için bir şeyler seçmesini istersen anlaşamayabiliriz mesela. Görece sakin kentimin…

okumaya devam

Şehre köle olmak mı, kendi cennetinde yaşamak mı?

Köylülerin hayvana ve bitkiye yaklaşımının odağında “saygı” vardı. Yani ekolojik döngünün bir parçası olduğunu kabullenmişlik, gereksiz zarar vermeme, ne çiçeği koparma ne bitkiyi kurutma, hayvanın doğal yaşamına zarar vermeden birlikte yaşama… Sabah 9 civarı dimdik köyün, derme çatma merdiven veya üst üste dizilmiş taşlardan oluşan sözde patikamsı yokuşlarından inmeye başlıyor, genç yaşlı kadınlar, kızlar. Bir evin bulunduğu yükseklikle en yakın komşunun evi arasında ciddi bir kot farkı var. Alışmışlar, dengeyi kurmuşlar. Düz ayakkabıları kaymıyor bile. Öylesine bir dikey coğrafya. Rengârenk şalvarları, yazmalarıyla merdivenlerde kadınlar, yokuşları hızlı hızlı inerken, birer birer…

okumaya devam

Rize Kalesi’nin son fatihi

Hiçbir ansiklopedi, Türkiye Cumhuriyeti kurulunca kaleyi kimin onardığını ve son şeklini verip bugüne getirdiğini yazmadı. Şayet yazılsaydı, kalenin Cenevizlilerden, Bizans imparatorları Justinyen ile Alexios’tan ve nihayet Sultan Fatih’ten sonraki banisi ve hamisinden söz edilecekti: İspirli Deli Yalçın!   Hangi ansiklopediye bakılsa, şehrin tek tarihi eseri olan Rize Kalesi’nin, savaşçı ve sömürgeci bir halk olan Cenevizliler tarafından inşa edildiği görülür. Cenevizlilerden sonra şehir Bizans’ın eline geçince, kale İmparator Justinyen döneminde, takriben 527-545 yılları arasında onarıldı. Kalenin kimi surları yedi yüz yıl sonra 1200’lerde İmparator Alexios döneminde yaptırıldı. Trabzon’un fethiyle Bizans saltanatını…

okumaya devam

Yerel tohumlara özgürlük

Yerel tohumların çiftçi elinde üretilerek, ürünlerinin tüketiciye ulaştırılması gereklidir. Bu amaçla ekolojik köylü pazarları kurulmalı, topluluk destekli tarım grupları oluşturulmalıdır. Bu ürünler doğrudan çiftçiden tüketiciye, çiftçi için iyi, tüketici için makul fiyatlarla ulaştırılamazsa şirket tohumlarının hegemonyası her geçen gün daha yoğunlaşacak.   Seferihisar’ın Gödence köyünde çiftçiler çok lezzetli eski bir yerel domates çeşidini kaybetmişlerdi. Bu çeşide bir daha ulaşılamadı. Kooperatif başkanı Özcan Kokulu ve çiftçiler var olan diğer yerel domates çeşitlerinin yanında üstün lezzeti nedeniyle Çanakkale’den gelen bir pembe domates çeşidini tohum takas şenliklerinden alarak kullanmaya karar verdiler. Bir yıl sonra…

okumaya devam

Fransa kıyılarında Antik Teos mermeri

Patrick Lagrou Belçikalı bir tarihçi, yazar. Teos mermerleri ve Teoslu şair Anakreon üzerine araştırma yapmak için yolu buralara düşmüş. Kendisiyle tanıştık, o bizi, biz onu sevdik. Ülkesine döner dönmez, sağ olsun, “Seferi Keçi” için Fransa açıklarındaki Teos mermerleri batığının hikâyesini yazdı. Fotoğrafta görüyorsunuz, 31 metre derinde kuzu gibi yatıyorlar. Dalgıç da Patrick Lagrou’nun kendisi. Çeviren: Emrah Sekendiz   Bu batık, doğudan batıya neredeyse tüm Akdeniz’i boydan boya kat etmişti. Üstelik, ilk kez deniz dibinde bu tür mermer taşıyan bir batık bulunuyordu. Africano mermeri taşıyan bir batığın keşfi aynı zamanda bu…

okumaya devam

Uygarlık buğdayla başladı

Yaklaşık 14.000 yıl önce Güneydoğu Anadolu’da Urfa civarında başlayan insanla buğdayın aşkı, insanı yerleşik yaşama geçirmiş, tarıma başlatmış ve çok uzun bir süre yayılmadan aynı bölgede kalan bu ikili, yani insan ve buğday, bundan sonra iyice ayrılmaz olmuşlardır. Buğday, hızla yeni yaşam alışkanlıkları geliştirir. Charles Darwin “Petrole sahip olan, devletlere sahip olur; gıdaya sahip olan halklara.” Bu sözün 1974 yılında o dönemin ABD dışişleri bakanı olan Henry A. Kissinger tarafından söylendiği iddia edilir. Elbette gıda kaynakları içinde de birinci sırada gelen buğday bu sözü doğrularcasına insanlık tarihinin biçimlenmesinde önemli rol oynamıştır.…

okumaya devam

Tanrılar, keçiler ve şarap ve kahve

Homeros’un Odysseia’sında Tanrılar Kralı Zeus, kızı Helena’ya “üzüntüleri ve öfkeleri ile bütün acı anılarını geride bıraktırma gücüne sahip” bir içecek sunarken, Tanrılar Olimpos Dağı’nda kahvenin tedavi edici gücü ile insanlığa şifa dağıtırlarmış. Seferihisar’ı anlamak için uzaktan bakmak yetmiyormuş… Acaba Seferihisar’a gelip de, kalbini buraya teslim etmeden evine geri dönmüş kimse var mıdır? “Cittaslow” yani “yavaş şehir” Seferihisar… Büyük şehirlerden bıkmış, yaşamın gerçek amacını keşfetmekten yorulmayan dingin ruhların huzur bulduğu yer! Hemen yanı başındaki Sığacık’ın ise dar, ara sokakları nasıl da kabına sığmaz masum bir çocuk edasında! Teosluların baş tanrısı Dionysos…

okumaya devam

Denize sahip çık

Balıkçılık baba mesleğim. Denizde doğdum, denizde büyüdüm. Sığacık’ın eskilerindenim. Fırsat buldukça Seferi Keçi sayfalarında size hem Seferihisar’da geçmiş yaşantımızdan bahsedip anılarımı tazeleyeceğim. Hem de en iyi bildiğim konuda, deniz ve balıkçılık konusunda tecrübelerimi paylaşacak, önemli bulduğum noktalara dikkatinizi çekeceğim. Bu sayıda balıkçılığın en genel sorunlarından başlayalım. Vira bismillah. Çupra, levrek ve daha birçok türün erkeği, dişi ile teması olmadan yumurtayı döller. Dişi balık bir aya yakın zaman dilimi süresince karnında olgunlaşmış yumurtaları bırakır. Erkek balık bıraktığı spermle saliseler içinde bu yumurtaları döller. Bu yumurtlama ve dölleme süreci bir ay kadar…

okumaya devam

Doğanın coğrafyamıza özel bir armağanı: Hurma zeytin

Terra Madre (toprak ana) günü bu yıl Seferihisar’da Beyler Köyü’nde bir etkinlikle kutlandı. Slow Food gönüllülerinin katkılarıyla düzenlenen etkinlikte geleneksele yemekler yapıldı, tarhana çorbası, istiridye mantarı, çalkama ve ata ekmeği dağıtıldı. Bu etkinliğin özel bir amacı da yöreye has bir zeytin olan hurmanın değerine dikkat çekmekti. Biz de etkinlikte rastladığımız, tarım alanında uzman gazeteci ve danışman Tuncer Beybağ’a sorduk, nedir bu hurma zeytin? Seferihisar’da halk bu zeytine furma zeytin der. Ama asıl ismi bütün her yerde hurma zeytindir. Hurma zeytin dünyada başka hiçbir ülkede olmayan çok özel bir zeytindir, sadece…

okumaya devam