Gaziantep Üniversitesi’nden iki öğretim üyesi Doç. Dr. F. Serkan Öngel ve Doç. Dr. Uygar Dursun Yıldırım tarafından hazırlanan Krize Karşı Kooperatifler kitabı; son dönemde giderek artan Kooperatifleşme girişim ve eğilimlerine ilk elden ve temel meseleler bağlamında katkı sunan önemli bir çalışma. Yazarlar tarafından “Dayanışma, birlik ve mücadeleyle yaşamı kurmanın gücüne inanmaktan vazgeçmeyenlere ithaf edilen…” kitabın önsözünde, insanlık tarihi boyunca çeşitli biçimler altında kendisini gösteren örgütlenme ve örgütlenmeye dayanak oluşturan dayanışmanın birbirinden güç alma eylemi olduğunun altı çiziliyor. Tarih boyunca dayanışma eylemlerinin farklı formlar içinde kendini ortaya koyduğu, bu örgütlenme biçimlerinin…
okumaya devamGün: 9 Şubat 2020
Önce duralım, bir sakin olalım
Bana “Zehirsiz ev mümkün mü?” diye soracak olursanız, kısa yanıtım hayır olur. Zehir dediğimiz kimyasallar, oturduğumuz binaların yapı malzemelerinden mobilyalarımızın cilalarına, giydiğimiz tekstil ürünlerinden yediğimiz içtiğimiz gıdaya kadar her yerde. Ama temizlik ve bakım ürünleri söz konusu olduğunda, zehirlerimizi tanımak ve bir kısmını kapıdan içeri sokmamak elimizde.Bundan böyle bu alan, bedenimizi, evimizi ve dolayısıyla çevremizi elimizden geldiğince zehirsizleştireceğimiz alan.Herkesin temizlik ve bakım anlayışı farklı olduğu için, genel geçer bir temizlik ve bakım alışkanlığı tanımlayabilmemiz mümkün değil. Karşılaştığım insanlarla neden temizlik yaptıkları ve temizlik ve bakım deyince ne anladıkları hakkında sohbet…
okumaya devamKırsalda yaşam, kentte yaşama karşı
Arazide yeterince gözlem yapmıştık. Güneş nerden doğuyor, nerden batıyor, mevsimsel etkiler, hâkim rüzgâr yönleri, arazi içindeki öğeler, eğimler, tepeler ve verimlilik, hepsine kafa yormuştuk. Permakültür tasarımlarına, mimariye çalışmıştık, arazideki yerel bitkilerin kataloğunu çıkarmıştık. Çevrede yaşayan, beslenen veya araziden gelip geçen yaban hayvanları ile tanışmıştık. Peki artık köyde kendi kendimize yeteceğimiz ve kendi yağımızda kavrulabileceğimiz bir hayata kavuşabilecek miydik? Bu “kahraman bakkal süpermarkete karşı” gibi kaybetmeli kazanmalı bir rekabet değil. Her yönden çetrefilli bir karşılaşma. Son 20 yılda ağır göçe maruz kalan büyük şehirler, eskisi gibi sınırları belirgin merkezler değiller. Köyler…
okumaya devamBıcık, Lap, Çakıldak, Kompir
Başlıkta yazanların ne olduğunu sanırım sadece Ödemişliler anladı. Ödemişliler dışında kalan okurlara belki kompir bir anlam ifade etmiştir ama Ödemişlilere ifade ettiği anlam değildir o. Ödemişliler patatese “kompir” derler. Hep öyle derlerdi, ben kendimi bildim bileli ve tabii öncesinde de. Sonradan fırında pişirilmiş patateslerin içine envaiçeşit garnitür konup tüketilen ve adına kumpir denen hızlı yemek çeşidi ortaya çıkınca kumpir adını tüm Türkiye duymuş oldu. Kompir yani patates malumunuz Ödemiş’te çok yetişir. Patates tarımının yaygınlaşmasında Doktor Mustafa Bengisu ve Şükrü Saraçoğlu’nun birlikte Mustafa Kemal Paşa’nın isteği ile Ödemiş’i pilot bölge yaparak…
okumaya devamKöy-Koop İzmir Başkanı Neptün Soyer’e kooperatiflerdeki canlanmayı sorduk: ‘Köylümüz toprağa küsmez, üretir, yeter ki satabilsin’
İzmir’in genelinde üretici pazarlarının sayısının artmasıyla birlikte kooperatiflerde de bir canlanma gözleniyor. Köy-Koop İzmir Birliği Başkanı Neptün Soyer’e bu canlanmayı sorduk. Neptün Hanım’la Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nde buluştuk. Arı kovanı gibiydi. Neşeli bir telaş içinde bir yandan ertesi günkü pazara hazırlık, bir yandan internet siparişlerini yetiştirme uğraşı, bir yandan öğlen yemeğine gelecek mahalleli için yapılan yemekler. Seferihisarlı kadınların hiç yoktan var ettikleri bu yerin hikâyesi de gelecek sayıya o zaman. – İzmir öteden beri kendine has bir tarımsal kalkınma modeli geliştirmeye çalışan bir kent. Bu modelin en önemli öğesi de…
okumaya devamPagos Kadın Kooperatifi
İzmir’in midyesi Kadifekale’den gelir. Pagos Pazarı’nda midye üreten kadınların kooperatifini görünce yanaşmadan edemedik. Pagos Kadın Kooperatifi standında, kooperatif kurucularından Filiz Çakar’ın hem çayını içtik hem sohbet ettik. – Ne zaman kuruldu kooperatifiniz?– Ağustos ayında. Mahalleli kadınlar olarak yaklaşık üç yıldır kooperatifleşmeye çalışıyor, eğitimler alıyorduk. Nihayet bu yaz kurduk kooperatifimizi. – Midyeden başka şeyler de var standınızda, neler üretiyorsunuz?– Esas midye tabii ama onun yanında içli köfte, Mardin kömbesi, börek, sarma var. Kadınlarımızın çoğu daha önce hiç dışarıda çalışmamış, ev hanımı. Övünmek gibi olmasın elimizin lezzeti de var. Ama esas ürünümüz…
okumaya devamPagos üretici pazarında kadınlar yanyana
Kadifekale 2000 yıldır surlarıyla meşhur. Büyük İskender’den beri bu duvarlar İzmirlileri düşmandan ayırmış, yağmacıdan korumuş. Ama bir de aynı kentte yaşayan hemşerileri birbirinden ayıran duvarlar var. Önyargılarla örülen, birbirinin hayatına sırt döndükçe yükselen duvarlar. Kadifekale’nin surlarının içinde şimdilerde bu görünmez duvarlar sarsılıyor; belki yıkılmıyor ama çatlıyor. Büyükşehir Belediyesi’nin Kadifekale’de kurduğu Pagos Üretici Pazarı’ndaki 120 tezgahta, sadece üretici kooperatifleri ve Kadifekaleli kadınlar yer alıyor. Kordon’da yaşayıp, başıma bir şey gelir endişesiyle bir defa bile Kadifekale’ye çıkmamış; Ödemiş’in, Tire’nin en uzak köylerinde bu yaşa gelip İzmir’in merkezini hiç görmemiş; ömrünü Kadifekale’nin dar…
okumaya devamYel saatleri
Dün, bugünün nasıl seyredeceğine karşı önyargılı idim. Bugün, düne zerre kadar benzemedi. 13:15 yeli sarmaşıkları yaladı geçti, yan bahçedeki çınarın canını tazeledi ki, ben de o esnada cereyanlı ot biçerimle yaşlı zeytinin altında bitmiş sonbahar otlarını biçiyordum. Otları diri haşlayın.Sonra, aniden Kula yönüne gittim. Volkanik araziye nazır, kızıllı ve grili topraklarda yeni dikilmiş üç beş zeytinlik alan gördüm, iki keçiye selam ettim; bir gelincik ve iki sincapla söyleştim. Sincap şaşırtıcı idi bilhassa; kendi ekseni etrafında 360 derece fır dönerek sıçrayıp yine ve yeniden baktı bana. Az sonra, Dombaylı – Menye…
okumaya devamEbru Atilla Sağay ve Braille Tiyatro Ekibi: ‘Karanlığa teslim olmak yerine onunla alay ediyoruz!’
Ebru Atilla Sağay, tek başına kurduğu Tiyatro Nienor’la 10 yıldır başarılı oyunlar sahneye koyuyor. Bunun yanı sıra yer aldığı deneysel performanslarla alkış almaya devam ediyor. Bu hareketli sanat yaşamını sürdürürken, yaklaşık üç yıldır da görme engellilerle oluşturduğu “Okuma Tiyatrosu”yla Braille alfabesiyle yazılmış oyunlar sahneliyor. Kendisini daha yakından tanımak ve bu proje hakkında etraflıca bilgi almak için Sağay’ın kapısını çaldık. Kendinizi tanıtır mısınız?İzmir’de 10 yıl önce kurduğum Tiyatro Nienor çatısı altında kadınların sorunlarını, haklarını, görünürlüklerini sağlamak için oyunlar ve performanslar üretiyorum. Tiyatronun düşünsel ve kültürel yaşamda bir gereklilik olmasından aldığım kuvvetle…
okumaya devamFestina Lente
Sığacık’tayım. Denizin içine sessizce sokulmuş burunda, bir oteldeyim. Maya’da. Bir dinginlik, bir sakinlik… Kış güneşi altında kimsenin acelesi yok, her iş kendi kıvamında yürüyor, her şey kendi dingin temposunda deviniyor. Önümde kıyıya usul usul vuran deniz öyle, rüzgârda salınan zeytin ağacının dalları öyle, arkamda 2000 yıldır duran antik şehir Teos öyle… Otelin broşüründe okudum, “hızla yavaşla”. Bu söz bunları düşündürüyor, yazdırıyor şimdi.İstanbul’dan gelir gelmez ben de öyle yaptım galiba. Hızla yavaşladım. Bir de bunun zıttı gibi görünen ama aslında tamamlayıcısı bir söz var: “festina lente”.Aslı Yunanca, Latince’ye Erasmus tarafından çevrildiği…
okumaya devam