Arazide yeterince gözlem yapmıştık. Güneş nerden doğuyor, nerden batıyor, mevsimsel etkiler, hâkim rüzgâr yönleri, arazi içindeki öğeler, eğimler, tepeler ve verimlilik, hepsine kafa yormuştuk. Permakültür tasarımlarına, mimariye çalışmıştık, arazideki yerel bitkilerin kataloğunu çıkarmıştık. Çevrede yaşayan, beslenen veya araziden gelip geçen yaban hayvanları ile tanışmıştık. Peki artık köyde kendi kendimize yeteceğimiz ve kendi yağımızda kavrulabileceğimiz bir hayata kavuşabilecek miydik? Bu “kahraman bakkal süpermarkete karşı” gibi kaybetmeli kazanmalı bir rekabet değil. Her yönden çetrefilli bir karşılaşma. Son 20 yılda ağır göçe maruz kalan büyük şehirler, eskisi gibi sınırları belirgin merkezler değiller. Köyler…
okumaya devamKategori: Yazanlar
Yel saatleri
Dün, bugünün nasıl seyredeceğine karşı önyargılı idim. Bugün, düne zerre kadar benzemedi. 13:15 yeli sarmaşıkları yaladı geçti, yan bahçedeki çınarın canını tazeledi ki, ben de o esnada cereyanlı ot biçerimle yaşlı zeytinin altında bitmiş sonbahar otlarını biçiyordum. Otları diri haşlayın.Sonra, aniden Kula yönüne gittim. Volkanik araziye nazır, kızıllı ve grili topraklarda yeni dikilmiş üç beş zeytinlik alan gördüm, iki keçiye selam ettim; bir gelincik ve iki sincapla söyleştim. Sincap şaşırtıcı idi bilhassa; kendi ekseni etrafında 360 derece fır dönerek sıçrayıp yine ve yeniden baktı bana. Az sonra, Dombaylı – Menye…
okumaya devamEbru Atilla Sağay ve Braille Tiyatro Ekibi: ‘Karanlığa teslim olmak yerine onunla alay ediyoruz!’
Ebru Atilla Sağay, tek başına kurduğu Tiyatro Nienor’la 10 yıldır başarılı oyunlar sahneye koyuyor. Bunun yanı sıra yer aldığı deneysel performanslarla alkış almaya devam ediyor. Bu hareketli sanat yaşamını sürdürürken, yaklaşık üç yıldır da görme engellilerle oluşturduğu “Okuma Tiyatrosu”yla Braille alfabesiyle yazılmış oyunlar sahneliyor. Kendisini daha yakından tanımak ve bu proje hakkında etraflıca bilgi almak için Sağay’ın kapısını çaldık. Kendinizi tanıtır mısınız?İzmir’de 10 yıl önce kurduğum Tiyatro Nienor çatısı altında kadınların sorunlarını, haklarını, görünürlüklerini sağlamak için oyunlar ve performanslar üretiyorum. Tiyatronun düşünsel ve kültürel yaşamda bir gereklilik olmasından aldığım kuvvetle…
okumaya devamFestina Lente
Sığacık’tayım. Denizin içine sessizce sokulmuş burunda, bir oteldeyim. Maya’da. Bir dinginlik, bir sakinlik… Kış güneşi altında kimsenin acelesi yok, her iş kendi kıvamında yürüyor, her şey kendi dingin temposunda deviniyor. Önümde kıyıya usul usul vuran deniz öyle, rüzgârda salınan zeytin ağacının dalları öyle, arkamda 2000 yıldır duran antik şehir Teos öyle… Otelin broşüründe okudum, “hızla yavaşla”. Bu söz bunları düşündürüyor, yazdırıyor şimdi.İstanbul’dan gelir gelmez ben de öyle yaptım galiba. Hızla yavaşladım. Bir de bunun zıttı gibi görünen ama aslında tamamlayıcısı bir söz var: “festina lente”.Aslı Yunanca, Latince’ye Erasmus tarafından çevrildiği…
okumaya devamAdaletin bu mu dünya?
Çok tutmuş dizilerin beyazperde uyarlamaları elbette çok çok eski ve geçerli bir formüldür… Bizde sayısı az da olsa özellikle Amerikan sineması için kökleri çok uzak geçmişe uzanan bir reflekstir… Bu yılın başları (10 Ocak) itibariyle vizyon bulan yerli yapımlardan ‘S1 F1R B1R’, televizyon kanallarında değil belki ama dijital platformlarda yayımlanan ve şansını büyük perdede de denemeye karar veren bir dizinin filmi kimliğiyle karşımıza çıktı. “Sıfır Bir: Bir Zamanlar Adana’da”nın uzun metraj hali olan çalışma bence sinemamız adına tuhaf bir heyecanın ifadesiydi. Doğrusu diziyi izlemediğim için yapısına ve dertlerine pek hâkim…
okumaya devamSosyalleşmem lazım(mış!)
Bu sayıdan itibaren Duyarlı Keçi Sefer karakteriyle dergimizi renklendiren karikatürist Uğur Günel’le en az çizdikleri kadar eğlenceli bir söyleşi gerçekleştirdik. Uğur bize mizah sanatının inceliklerini ve yaşadıklarını hikâyelerine nasıl yansıttığını anlattı… “Çizerliğe ilk başladığım yıllarda bir İstanbul maceram oldu. Başlarda Leman dergisinde çiziyordum. O aralar Leman’la birlikte irili ufaklı birçok dergide küçük köşeler çizdim. Ama bu dergiler çok uzun ömürlü olmadı. Gırgır dergisi 2008 yılında yenilenmişti. Orada çalışan bir arkadaşım köşe çizecek karikatürist aradıklarını, benim işlerimi beğendiklerini söyledi. Gidip görüştük ve 2010 yılının Nisan ayında Gırgır’da çizmeye başladım. 2017 Şubat’ında…
okumaya devamKıbrıs’ın yavaş şehri Mehmetçik
Merhaba sevgili Keçiciler! Umarım iyisiniz ve her şey yolundadır. Sizlere bu sayıda anlatmak istediğim yer Yavru Vatan’ın nadide kentlerinden Mehmetçik. 2016 yılında 72 kritere en az yüzde elli uyumlu olduğu için Sakin Kentler Birliği olan Cittaslow Ağı’na katılmaya hak kazandı. Mehmetçik, eski adı ile Galatya… Kentin sınırları içerisinde girdiğiniz andan itibaren kendinizi adeta bir konsol oyununda, tasarımcıların çizdiği bir haritada gibi hissediyorsunuz. Sarı tonları ve binaların iki kattan fazla olmaması insana ferahlık verirken, güneşi tepenizde hissediyor olmanız da her daim bir tatil havası estiriyor. Yoğunluktan kafamı kaldıramadım diyebileceğiniz bir yer değil…
okumaya devamKutup Kahramanı Sığacık’ta
Dünyanın etrafını tekne ile dolaşan Türk denizcilerden olan ve Kuzey Buz Denizi’ni geçen en yaşlı denizci unvanını taşıyan 71 yaşındaki Erkan Gürsoy, alüminyumdan kendi imal ettiği teknesi “Altan Girl” ile son durağı Teos Marina’da denizci dostları tarafından karşılandı. Biz de bu imkândan istifade edip kendisi ile konuşma fırsatı bulduk. Son derece mütevazı tavrı ile bizleri de fazlasıyla etkileyen Gürsoy’un hikayesini, siz okurlarla paylaşmak istedik. Severek okuyacağınızı umuyoruz. Burdur’un Bağsaray Köyü’nde doğan Erkan Gürsoy’un hepimizden farklı bir hikâyesi var. Çocukken geçirdiği bir hastalık neticesinde Antalya’ya hastaneye gitmek zorunda kalan Gürsoy, hayatında…
okumaya devamBana tarzınızı söyleyin, size nasıl bir çocuk yetiştireceğinizi söyleyeyim
Her zaman çocuklarla yapmış olduğum seansların yanında aile görüşmelerini de çok önemsemişimdir. Genellikle aile görüşmelerindeyken “Aile, çocuğun aynasıdır.” cümlesini çokça kullanırım ve her bir aile üyesi bir çember edasında yaşarsa bir takım şeylerin daha anlamlı olacağına inanırım. Bundan dolayı bu yazımda da sizlere kendi çocuk yetiştirme tarzınızı bilmeden ebeveyn rol şapkasını takmaya niyetlenmeyin demek istiyorum. Şimdi yazıyı okurken bir yandan yaşantınızda çocuk yetiştiren anne ve babaları bir düşünün. Kimi size göre aşırı serbest, kimi size göre aşırı kontrolcü, kimi ise tamamen kaotik gelecektir. Peki, sizce bu anne ve babalar nasıl…
okumaya devamŞurup
Bir kedi öyküsü anlatacağım, epeyce kedi öyküsü var bende. Belki sonra başkalarını anlatma fırsatım da olabilir. Evdeki kedi nüfusunun artmaya başladığı ilk yıllardı. Esas kız olan Boncuk ikinci kez yavrulamış ve sekiz olmuştu nüfusumuz. Boncuk’un cinsel hayatına müdahale etmenin etik olup olmadığı sorgulamalarının varoluşumu yıprattığı, ebelik ve dadılık faaliyetlerinin beni yorduğu günlerdi. Bahçede baktığım bir de Tekir vardı üstüne ve O da hamileydi. Sokakta doğurmasına içim elvermiyordu. O’nun da niyeti yoktu zaten doğumunu başka bir yerde yapmaya. Gün içinde sık sık eve girip, doğum için kendisine yer bakınmaya başlamıştı. Niyetini…
okumaya devam