Çinlilerin birisine beddua etmek istedikleri zaman söyledikleri bir söz varmış; “tuhaf zamanlarda yaşayasın”. Bundan daha tuhafı nasıl olabilir ki.Neden söz ettiğimi biliyorsunuz. Bir yıldan uzun bir süredir pandemi illetiyle yaşıyoruz. Yüzümüzdeki maskelere, avuç avuç dökündüğümüz kolonyalara çoktan alıştık. Bu kolay tarafı oldu. Zor olan insan hayatlarını her gün yayınlanan turkuaz tablolardaki rakamlarla ölçmekti, buna bile alıştık. Tüm endişemiz kendimizin, sevdiklerimizin o tabloya dahil olmasıydı. Ona da alıştık.Aslında bıçak sırtında yaşıyor, her gün hayatta kalma mücadelesi veriyoruz ama farkında değiliz. Ya da farkındayız ama sıradanlaştı, buna da alıştık.İşte bu şartlarda ve…
okumaya devamKategori: Baha Okar
Adıyla sanıyla ‘Seferihisar Mandalinası’
Seferihisar Belediyesi’nin Seferihisar’da yetişen satsuma cinsi mandalinayı coğrafi işaretle tescil ettirmek üzere 2013 yılında yaptığı başvuru nihayet meyvelerini verecek. Coğrafi işaretleme sürecinin geçen yıl kesinleşmesinin ve bu yıl Temmuz ayında Tescil Belgesinin hazırlanıp Belediye’ye teslim edilmesinin ardından, mandalina bu sezon “Seferihisar Mandalinası” adıyla pazara çıkacak. Tescil belgesinde Seferihisar Mandalinası şöyle tanımlanıyor: Ürünün Tanımı ve Ayırt Edici Özellikleri:“İzmir ilinin Seferihisar ilçesinde mandalina tarımı 1953 yılında 600 adet Satsuma mandalinası dikilmesiyle başlamıştır. Seferihisar’da diğer yörelere nazaran kıyıdan uzaklaşıldığında yükselti hızla artmadığından mandalina yetiştiriciliğine yönelik daha geniş bir alan bulunur ve denize nispeten…
okumaya devamİzmir Büyükşehir Belediyesi’ne sorduk: Bisikletli bir İzmir için…
Kent ve bisiklet deyince, konunun asli muhataplarından, paydaşlarından biri, doğal olarak yerel yönetimler… İzmir Büyükşehir Belediyesi geçtiğimiz günlerde “Bisiklet ve Yaya Eylem Planı”nı açıkladı. Kentin geleceğinde bisiklete daha fazla yer açmayı hedefleyen, kapsamlı bir plan… Biz de bu vesileyle, hem İzmir’de bisiklet kullanımıyla ilgili kafamızdaki sorulara yanıt bulmak, hem de planın detaylarını öğrenmek için Büyükşehir Belediyesi’nin kapısını çaldık. Belediye’de esas derdi bisiklet olan bir birim varmış, karşımıza onlar çıktı…Ulaşım Dairesi’ne bağlı Bisiklet ve Yaya Erişimi Birimi, Türkiye’de bir ilk. Benzer birimler daha sonra İstanbul’da ve başka kentlerde kurulmuş ama sayıları…
okumaya devamProf. Dr. Aslıhan Aykaç: ‘Piyasaya karşı dayanışma şart’
Prof. Dr. Aslıhan Aykaç Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim görevlisi. Kendisini daha çok neoliberalizm ve emek süreçleri, çalışma ilişkileri üzerine çalışmalarından tanıyoruz. Sosyal politikalar ve kadın emeği de Aslıhan Hoca’nın özellikle üzerine eğildiği alanlar arasında. Kendisiyle 2019’da yayımlanan “Dayanışma Ekonomileri – Üretim ve Bölüşüme Alternatif Yaklaşımlar” adlı kitabı üzerine konuşacağız. Geçtiğimiz yıllarda açıklanan rakamlara göre dünyanın en zengin 40 kişisinin mal varlığı, dünya nüfusunun en yoksul %50’sinin, yani 4 milyar insanın toplam mal varlığına eşit. Bir tarafta 40 kişi, diğer tarafta 4 milyar kişi. Gelir dağılımındaki eşitsizlik dediğimizde…
okumaya devamSağlıklı gıda için ’Dayanışma Narlıdere‘de büyüyor
Bu sayıda size tanıtacağımız ikinci tüketim kooperatifi ise geçen yıl Aralık ayında Narlıdere’de kurulmuş olan İzmir Dayanışma ve Doğal Gıda Tüketim Kooperatifi. Dayanışma Kooperatifi aslında bir kooperatifler ağının parçası. İstanbul’da üç ve Uşak’ta bir kooperatifin yanı sıra, birkaç ilde daha kurulma girişimleri devam ediyor. İzmir Dayanışma Kooperatifi’nin hikâyesini de kurucularından Mesut Güngör, Halil Ertunç ve Vahap Bozay ile konuştuk. Nasıl gelişti İzmir’de Dayanışma Kooperatifi’nin hikâyesi?– Mesut Güngör: Biz bu işe “hadi bir kooperatif kuralım” diye başlamadık. Bu fikrin olgunlaşması için kendi aramızda ciddi bir tartışma süreci yaşadık. Kaygımız doğru başlamak,…
okumaya devamİstanbul’dan çiçeği burnunda bir tüketim kooperatifi: Salkım Kooperatifi
Doğal ve sağlıklı gıdaya ulaşma ihtiyacını her geçen gün daha fazla hissediyoruz. Özellikle de büyük şehirlerde bu ihtiyaç büyüyor. Sokak aralarına kadar girmiş zincir marketler ise bu ihtiyacı karşılamaktan uzak. Doğru, ucuz… Ama endüstriyel gıdaların arasına sıkıştırılmış küçük reyonlarda bulabildiklerinizden ibaret. Üstelik bu marketlerin aracı olarak kazandıkları, üretenin kazancından daha fazla belki de. Hâl böyleyken, küçük üreticilerin ve kooperatiflerin ürünlerini doğrudan halka ulaştıran tüketici kooperatiflerinin önemi de büyüyor. Yaşı el verenler, bunların çok büyük ve yaygın örneklerini hatırlayacaktır. Bugünküler ise şimdilik daha küçük, yerel ama son derece umut veren girişimler…
okumaya devamAkarca, dev balıkçı barınağına karşı!..
Seferihisar’ın sahil şeridinde yer alan Akarca’da yaşayanlar, bu sene huzurlu bir yaz geçiremedi. Tek sebep koronavirüs değil. Kaygılılar, çünkü Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Akarca sahiline yapılacak dev bir balıkçı barınağı projesini açıkladı. Yaşamlarını altüst edecek bu projeye karşı Akarcalılar birleşti, bir platform oluşturdu ve hukuki yollarla bu projeyi engellemek için mücadeleye girişti. Akarca Sivil İnisiyatif ve Hizmet Platformu’nun kurucu ve sözcülerinden Hakan Tüte ve Şaban Başağaç’la projeyi ve olası etkilerini konuştuk. Balıkçı barınağı deyince insanın aklına küçük ve masum bir şey geliyor, öyle mi?..– Hakan Tüte: Liman demek daha…
okumaya devamBüyük dertlere küçük çareler…
İnsanlık büyük dertlerle karşı karşıya. Daha ilk cümleden çok büyük laf ettik, gerisini nasıl getireceğiz kim bilir. Üstelik biraz boş bir laf. İnsanlık deyince kimse üzerine alınmıyor çünkü. Bulutların üstünde bir şeyden bahsediliyormuş gibi sanki. Şöyle anlatalım o zaman: Esin Hanım çok büyük bir sorunla karşı karşıya. Gıda fiyatları ha bire artıyor. Üstelik market raflarında elini attığı ürünlerin ne kadar sağlıklı olduğuna güvenemiyor. Hadi kendisi neyse, küçük çocuğuna ne yedirecek gönül rahatlığıyla?Songül teyzenin derdi büyük. Çocuklar okuyacak, bir yandan geçim derdi… Bir işe yaramadığını hissediyor eve kapanmış kalmışken. Üretmesi, satması,…
okumaya devamSürdürülebilir kalkınma yerel yönetimlerin önünde
Yine uzunca bir aradan sonra buluştuk. Her sayının sunuşunda derginin çıkışının gecikmesi üzerine birkaç satır kelam ederdik, artık ne yapacak esprimiz ne öne sürecek bahanemiz kaldı. Belki de kabul etmeliyiz ki tembeliz. Önceki sayıdan bu yana bir buçuk mevsim geçti. Sürekli okurlarımız bile unutmuştur haliyle. Geçen sayımızda, sürdürülebilir bir kalkınmayı başarmak ve başka türlüsünün mümkün olduğunu göstermek adına Seferihisar’da hayata geçirilen uygulamalara yer vermiştik. Küçük üreticinin desteklendiği, tarımsal üretimi geliştirmenin vurgulandığı, kadınların daha fazla rol üstlendiği bir ekonomik yaşamın, Seferihisar’da hayat bulan mütevazı ama önemli unsurlarını aktarmıştık. Bu sayıda meselenin…
okumaya devam