Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe

Çinlilerin birisine beddua etmek istedikleri zaman söyledikleri bir söz varmış; “tuhaf zamanlarda yaşayasın”. Bundan daha tuhafı nasıl olabilir ki.Neden söz ettiğimi biliyorsunuz. Bir yıldan uzun bir süredir pandemi illetiyle yaşıyoruz. Yüzümüzdeki maskelere, avuç avuç dökündüğümüz kolonyalara çoktan alıştık. Bu kolay tarafı oldu. Zor olan insan hayatlarını her gün yayınlanan turkuaz tablolardaki rakamlarla ölçmekti, buna bile alıştık. Tüm endişemiz kendimizin, sevdiklerimizin o tabloya dahil olmasıydı. Ona da alıştık.Aslında bıçak sırtında yaşıyor, her gün hayatta kalma mücadelesi veriyoruz ama farkında değiliz. Ya da farkındayız ama sıradanlaştı, buna da alıştık.İşte bu şartlarda ve…

okumaya devam

Kayıp mermerin izinde

15. yüzyılda Roma’daki antik kalıntılar arasında tuhaf ama güzel bir tür mermer ortaya çıktığında, bunun kökeninin 500 yıl sonra, üstelik Türkiye’de bulunacağını kimse tahmin edemezdi. Bu makale, bizi bu antik mermerin muazzam ve garip dünyasına götürecek olan kısa bir dedektiflik hikayesidir. Konusu bir taştır, efsanevi değeri modern tarihçiler, arkeologlar ve bilim insanları arasında giderek büyüyen bir taş. Sonunda bu taşın gizemi, yalnızca birkaç yıl önce Seferihisar’da Teos kalıntıları arasında çözülecektir. Çeviren: Şule Gönülsüz 15. yüzyıl Roma’sındayız. Küçük bir kasabanın civarına yayılmış harabelerin ortasında bir adam, Giacomo, elinde kürekle kalakalmıştı. Deseni…

okumaya devam

Robi’yi ararken -1

Robi ile tanışmamızı anlatarak başlayayım hikâyeye. İstanbul Tarabyaüstü’nde bahçe içinde iki katlı bir evin ikinci katına yeni taşınmıştık. Kedi nüfusundan dolayı seçmiştik bu evi; çünkü çok kullanışlı, kocaman bir çatı katı ve neredeyse teras diyebileceğimiz balkonu vardı. Balkonu güzelinden bir tel örgüyle kapatıp kedilerin güvenliğini de sağlama alınca her şey tamam oldu. Evi kısa zamanda keşfettiler ve sevdiler. Ben onlardan daha zor alıştım eve aslına bakarsınız. Ev sürprizlerle doluydu çünkü. Birini anlatayım mesela; kedilerin tuvaleti balkonun bir köşesindeydi. Bir gece, evdeki ilk kedi tuvaleti temizliği için balkona çıktım. Sisli, bulutlu…

okumaya devam

Zeytin bütün ağaçların ilkidir!…

(Olea prima omnium arborum est…) Zeytin bütün ağaçların ilki de zeytin denilince esas olarak alfabenin son harfinden yola çıkmak gerek. Zira bu son harfin zeytinle ve onun ölümsüzlüğüyle olan bağlantısı bu sonluluğu sonsuzluğa, ölümsüzlüğe çevirmekte kültür tarihi içinde. Bazı alfabelerin son harflerinin belki de böyle bir kaderi var. Yunancada alfabenin son harfi olan ‘Z/Zeta’ hem ölümsüzlük simgesidir hem de zeytini simgeler. Vassilis Vassilikos’un “Z/Ölümsüz” adlı romanını anımsayın lütfen. Costa Gavras tarafından 1969 yılında filme de çekilen bu roman, faşistlerce öldürülen bir komünist milletvekili üzerinden Yunanistan derin devletini sorgulayan savcı üzerinedir.…

okumaya devam

Sağlığınız için de zeytinyağı

  MÖ 4. yüzyılda yaşayan, modern tıbbın babası olarak bilinen Hipokrat, zeytinyağıyla ilgili altmışın üzerinde tıbbi kullanımdan bahseder. Dermatolojik hastalıklar, yara ve yanıklar, jinekolojik hastalıklar ve kulak iltihapları gibi harici kullanım alanlarının yanı sıra hazımsızlık ve diğer mide ve bağırsak rahatsızlıkları gibi iç hastalıklarında kusturucu olarak kullanımını anlatır. Antik tip geleneklerinde aromaterapinin önemli bir yeri vardı. Eski metinlerde hastaları sakinleştirmek veya iyileştirmek için bitkilerle demlenmiş sıcak zeytinyağı reçeteleri bulunur. MS 1. yüzyılda yaşayan Yaşlı Plinius özellikle daha olgunlaşmamış zeytinlerden elde edilmiş zeytinyağının şifa verici olarak kullanılmasını savunuyordu. Günümüzde erken hasat…

okumaya devam

Uzaktan çalışmak neye yakınlaştırdı?

İstanbul’da yaşayan ve çalışan birisi olarak, pandemi nedeniyle bu sonbaharda Sığacık’ı bir nevi çalışma ofisi olarak yaşama imkanı buldum. Böylece hem benim gibi bir sahil kasabasında “uzaktan çalışanları” gözlemleme şansım oldu. Hem de İstanbul gibi kaotik bir şehirde yaşayan birisi olarak kasaba sakinliğinde çalışmanın neler hissettirdiğini deneyimledim. Genellikle benim çalışma alanım Teos Marina’ydı. Açık alan, limana bağlı tekneler, mavi gökyüzü ve sakin denizi ile günün her anında huzur bulabileceğiniz bu alanda çalışabilmek paha biçilmezdi. Bir yerde emekli olup Ege’de küçük bir kasabaya yerleşme hayalini, emekli olmadan elde etmiştim. Bu da…

okumaya devam

Adıyla sanıyla ‘Seferihisar Mandalinası’

Seferihisar Belediyesi’nin Seferihisar’da yetişen satsuma cinsi mandalinayı coğrafi işaretle tescil ettirmek üzere 2013 yılında yaptığı başvuru nihayet meyvelerini verecek. Coğrafi işaretleme sürecinin geçen yıl kesinleşmesinin ve bu yıl Temmuz ayında Tescil Belgesinin hazırlanıp Belediye’ye teslim edilmesinin ardından, mandalina bu sezon “Seferihisar Mandalinası” adıyla pazara çıkacak. Tescil belgesinde Seferihisar Mandalinası şöyle tanımlanıyor: Ürünün Tanımı ve Ayırt Edici Özellikleri:“İzmir ilinin Seferihisar ilçesinde mandalina tarımı 1953 yılında 600 adet Satsuma mandalinası dikilmesiyle başlamıştır. Seferihisar’da diğer yörelere nazaran kıyıdan uzaklaşıldığında yükselti hızla artmadığından mandalina yetiştiriciliğine yönelik daha geniş bir alan bulunur ve denize nispeten…

okumaya devam

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne sorduk: Bisikletli bir İzmir için…

Kent ve bisiklet deyince, konunun asli muhataplarından, paydaşlarından biri, doğal olarak yerel yönetimler… İzmir Büyükşehir Belediyesi geçtiğimiz günlerde “Bisiklet ve Yaya Eylem Planı”nı açıkladı. Kentin geleceğinde bisiklete daha fazla yer açmayı hedefleyen, kapsamlı bir plan… Biz de bu vesileyle, hem İzmir’de bisiklet kullanımıyla ilgili kafamızdaki sorulara yanıt bulmak, hem de planın detaylarını öğrenmek için Büyükşehir Belediyesi’nin kapısını çaldık. Belediye’de esas derdi bisiklet olan bir birim varmış, karşımıza onlar çıktı…Ulaşım Dairesi’ne bağlı Bisiklet ve Yaya Erişimi Birimi, Türkiye’de bir ilk. Benzer birimler daha sonra İstanbul’da ve başka kentlerde kurulmuş ama sayıları…

okumaya devam

Korona günlerinde permakültür

Doğanın huyuna suyuna uyar, ona olmadığı bir şey olmasını buyurmazsak, daha az iş ile daha çok verimi yakalayabiliriz. Üstelik kendimizi daha az para harcarken, dönüştürürken ve daha az atık çıkarırken buluruz. Korona virüsü işgali altındayız. İnsanoğlu öldürücü etkisi belirsiz vakitte olan pestisit, kanser, trafik kazası gibi risklere umursamaz yaklaşsa da, koronanın etkisini hemen ve şiddetli göstermesi, insanoğlunu ürkütmeyi başardı. Ara ara gevşesek de hep beraber kaygılıyız. Üstüne ağır ekonomik etkileri ile boğuşacağımız kesin. Belki yine karantina tedbirleri gündeme gelecek. Evde kapalı kaldığımız günler, nasıl bir hayat yaşadığımızı gözden geçirmek için…

okumaya devam