Seyyar Sahne Seferihisar’daydı

Seyyar Sahne Cumartesi akşamı (10 Şubat) Seferihisar’daydı, “Bir Meşrutiyet Faciası ya da Gündüzlerimiz” adlı oyunu sergiledi. Seferihisarlı tiyatroseverler oyunu izleyecekler, ne güzeldi yahu diyecekler, kim bu gençler diye merak edecekler diye düşündük ve Seyyar Sahne ile oyun öncesinde kısa bir röportaj yaptık. Doğu Can, Hakan Emre ve Volkan Çıkıntoğlu anlattılar. İşte notlarımız:

Seyyar Sahne yeni bir topluluk değil, 2001 yılında kurulmuş. İTÜ mezunlar tiyatrosu topluluğunun da katılımıyla genişlemiş. Celal Mordeniz’in (Tiyatro Medresesi’nin de kurucularından) genel sanat yönetmenliğinde, başta esas olarak tiyatro ve konservatuar kökenli olmayan insanlardan oluşmuş olan grup, zaman içinde dönüşmüş, gelişmiş. Pek çok tiyatro klasiğini sergilemiş, bunun yanı sıra kendi yazdıkları ve uyarladıkları oyunlarla izleyiciye seslenmiş.

Dört yıldır ekipte olan Volkan Çıkıntoğlu, donuk bir yapısının olmadığını, katılan insanların birbirlerini etkilemesiyle, yapılan işlerin birikip farklı türlere açılmasıyla kazanılan dinamik bir gelişimi olduğunu söylüyor Seyyar Sahne’nin.

Yaptığınız tiyatroyla ilgili özel bir derdiniz var mı diye soruyoruz, “ne özel derdi, tiyatronun kendisi bir dert” diyorlar gülerek. Türkiye’de hele de özel tiyatro yapmak çok zor tabii. Tutku işi, biraz da belki deli işi Hakan Emre’nin söylediği gibi.

Seyyar Sahne’nin tiyatroyla ilgili derdi de var elbette. Alışılagelen anlamda profesyonel tiyatrocular olmasalar da, bir arada olup üretmelerini sağlayan şey, “hoşça vakit geçirmenin” ya da bir hobiyle uğraşmanın ötesinde bir motivasyon. Soyu tükenen sanat muamelesi gören, eğlencelik ya da müzelik olma seçenekleri arasına sıkıştırılan tiyatro sanatını dinamik bir faaliyet olarak sürdürme çabasındalar.

Seferihisar’da izlediğimiz iki oyunları, Seyyar Sahne’yi “Türkiye tiyatrosunda önemli ve özgün bir damar” olarak gören eleştirmen Mehmet K. Özel’le aynı şeyi düşündürüyor bize de: “Seyyar Sahne’ciler tiyatronun özünde bir hikâye anlatma sanatı olduğunun ve başat öğesinin oyuncu olduğunun altını kalınca çiziyorlar. Seyyar Sahne’nin oyunları; boş bir sahnede ve minimum aksesuarla oynanıyor; minimal ve ama oldukça girift, detaylı ve incelikli çalışılmış mizansenlere sahipler.”

Gerçekten de Seyyar Sahne, “dekor, ışık, kostüm, makyaj, efekt ve müzik gibi unsurlara abanmadan”, “Trom”da bir oyuncu bir bavul ile, “Meşrutiyet”te üç oyuncu üç sandalye ile, izleyiciyi oyun boyunca kendisinde tutmayı başarıyor.

“Yaptığımız işi yüceltmenin anlamı yok ama sıradanlaştırmak da doğru değil” diyor Hakan Emre, “Doğru çizgide nitelikli bir tiyatro üretmeye çalışıyoruz, hem tevazumuzu hem de ortaya çıkardığımız ürünlerdeki iddiamızı koruyarak.”

Doğu Can şöyle anlatıyor bu çabayı: “Bir oyun çıkartma, bir projeyi gerçekleştirme niyetiyle değil, başlangıçta tamamen oyuncunun ve ekibin kendisini araştırması, kendi oyunculuk olanaklarını açığa çıkarıp geliştirmesi, ilgilendiği teknikleri irdelemesiyle başlıyoruz çalışmaya. Bu uzun erimli ve keşiflerle ilerleyen bir çalışma. Seyyar Sahne’nin kendisini aynı zamanda bir laboratuvar olarak görmesi biraz da bu yüzden. Daha çok Grotowski’den etkilenerek, en özetle bunu söyleyebiliriz. Oyuncunun gerçekten bir süre kaygısı, zaman kısıtı olmadan, kendi kendine ayırabildiği, kendini yoğunlaştırdığı bir üretim süreci… Sonuç odaklı değil ama üretken bir süreç ve siz istemeseniz de sonuçları ortaya çıkıyor. Seyyar Sahne’nin oyunları böylesi süreçlerin ürünü.”

Böyle bir çalışmayı Tiyatro Medresesi’ne borçlu olduklarını söylüyor üçü bir ağızdan. Seyyar Sahne’yi giderek Tiyatro Medresesi üzerinden tanımlamaya başladıklarını belirtiyor Hakan Emre. Tiyatro Medresesi’ni Seyyar Sahne’de tiyatro yapan sanatçılar kurmuş yaklaşık altı yıl önce.  Eğitim ve üretim kadar, tiyatro ve gösteri sanatları alanında bir araştırma merkezi olarak varlığını sürdüren Medrese, Seyyar Sahne’nin beslendiği bir alan olmuş aynı zamanda. Değişik çalışmalar için yılda yaklaşık 1000-1500 kişinin geldiği, birbirinden beslendiği bir üretkenlik yaşam buluyor Medrese’de. Seyyar Sahne’nin önceliklerinden biri de orayı yaşatmak, geliştirmek olmuş doğal olarak.

İşte Seyyar Sahne böyle, oyun öncesine sıkışmış 15 dakikalık söyleşiden bu kadarını çıkarabildik. Daha fazlasını merak edenler, Seyyar Sahne ve Tiyatro Medresesi’nin etkinliklerinden haberdar olmak isteyenler için de şöyle bir güzellik yapalım:

https://seyyarsahne.com/

https://www.facebook.com/Seyyar-Sahne-285786624767231/

http://tiyatromedresesi.org/

https://www.facebook.com/themadrasa/


NE DEDİLER:

Oyun sonrasında, Seferihisarlı tiyatroseverlerin oyunla ilgili izlenimlerini de aldık:

 

Erdoğan Tuncer: Yine çok güzel bir tiyatro oyunu izlemenin keyfini yaşadık. Bir insanın üç değişik karakterinin, farklı soyut düşüncelerinin, anlatamadığı, dillendiremediği dinsel, felsefi ya da cinsel dürtü ya da duygularının ustalıkla sahnelendiği bir oyundu. Oyuncuların sahne performansları harikaydı. Oyuncuları kutluyorum. Ayrıca bizleri bu etkinliklerle buluşturan Seferihisar Belediyesi’ne teşekkürlerimi iletiyorum.

Serkan Dülgeroğlu: Öncelikle oyun çok dinamikti, tebrik ediyorum, kurgu, dil, süreç bakımından… İzleyici hiç sıkılmadan sonuna kadar oyunu, diyalogları ve psikolojiyi takip edebildi. Oyundaki boşluklar bence izleyiciye yeterli düşünme ve kavrama zamanı da verdi. Bu anlamda oyunu ben çok başarılı buldum. Oyunun içeriği konusuna böyle ayaküstü girmeyeyim hiç, ama şunu söyleyeyim, beynimizdeki örümcek ağlarını kurcaladı.

Suzan Yılmaz: Son dönemlerde yaşadığımız çalkantılı sürecin insana izdüşümü gibiydi sanki oyun. Öyle hissettim. İnsanın genellikle zor zamanlarda ortaya çıkan çoklu kişiliğine, bilinç altına ötelediği sorunlarına ayna tutuyordu. Belki de her birimiz biraz kendimizi izledik, bulduk. Tabii biraz “iç bunaltıcı” bir konu ama oyuncular seyirciyi yormadan, oyundan düşürmeden, ara ara mizah da katarak başarıyla kotardılar.

Onur Akcora: Ben çok beğendim. Üzerinde uzun saatler çalışılarak, araştırmalar yapılarak yazılmış bir senaryo ve oyun diye düşünüyorum. Emeklerine sağlık.

 

 

:

İlginizi çekebilir