Sağlıklı gıda için ’Dayanışma Narlıdere‘de büyüyor

Bu sayıda size tanıtacağımız ikinci tüketim kooperatifi ise geçen yıl Aralık ayında Narlıdere’de kurulmuş olan İzmir Dayanışma ve Doğal Gıda Tüketim Kooperatifi. Dayanışma Kooperatifi aslında bir kooperatifler ağının parçası. İstanbul’da üç ve Uşak’ta bir kooperatifin yanı sıra, birkaç ilde daha kurulma girişimleri devam ediyor. İzmir Dayanışma Kooperatifi’nin hikâyesini de kurucularından Mesut Güngör, Halil Ertunç ve Vahap Bozay ile konuştuk. Nasıl gelişti İzmir’de Dayanışma Kooperatifi’nin hikâyesi?– Mesut Güngör: Biz bu işe “hadi bir kooperatif kuralım” diye başlamadık. Bu fikrin olgunlaşması için kendi aramızda ciddi bir tartışma süreci yaşadık. Kaygımız doğru başlamak,…

okumaya devam

İstanbul’dan çiçeği burnunda bir tüketim kooperatifi: Salkım Kooperatifi

Doğal ve sağlıklı gıdaya ulaşma ihtiyacını her geçen gün daha fazla hissediyoruz. Özellikle de büyük şehirlerde bu ihtiyaç büyüyor. Sokak aralarına kadar girmiş zincir marketler ise bu ihtiyacı karşılamaktan uzak. Doğru, ucuz… Ama endüstriyel gıdaların arasına sıkıştırılmış küçük reyonlarda bulabildiklerinizden ibaret. Üstelik bu marketlerin aracı olarak kazandıkları, üretenin kazancından daha fazla belki de. Hâl böyleyken, küçük üreticilerin ve kooperatiflerin ürünlerini doğrudan halka ulaştıran tüketici kooperatiflerinin önemi de büyüyor. Yaşı el verenler, bunların çok büyük ve yaygın örneklerini hatırlayacaktır. Bugünküler ise şimdilik daha küçük, yerel ama son derece umut veren girişimler…

okumaya devam

Akarca, dev balıkçı barınağına karşı!..

Seferihisar’ın sahil şeridinde yer alan Akarca’da yaşayanlar, bu sene huzurlu bir yaz geçiremedi. Tek sebep koronavirüs değil. Kaygılılar, çünkü Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Akarca sahiline yapılacak dev bir balıkçı barınağı projesini açıkladı. Yaşamlarını altüst edecek bu projeye karşı Akarcalılar birleşti, bir platform oluşturdu ve hukuki yollarla bu projeyi engellemek için mücadeleye girişti. Akarca Sivil İnisiyatif ve Hizmet Platformu’nun kurucu ve sözcülerinden Hakan Tüte ve Şaban Başağaç’la projeyi ve olası etkilerini konuştuk.   Balıkçı barınağı deyince insanın aklına küçük ve masum bir şey geliyor, öyle mi?..– Hakan Tüte: Liman demek daha…

okumaya devam

Adını Bergama’dan alan parşömen 2000 yıldır ustaların elinde hayat buluyor

“İşlemediğim bir insan derisi kaldı, her şeyi işledim, yılan, çıyan ne varsa… Bazen İstanbul’da fabrikacılarla, ustalarla bir araya geliyoruz. Zig deri işleyeni var, kösele işleyeni, kürk işleyeni. Bana soruyorlar, sen ne yapıyorsun? Hepsini yapıyorum. Onların makineyle yaptığını ellerimle, kollarımla…”Böyle söylüyor İsmail Usta, Anadolu’nun son karatabağı, iki bin yıllık bir zanaatı bugüne taşıyan, adını Bergama’dan alan parşömeni üreten İsmail Araç. İsmail Ustayla karşılaşmamız aslında hoş bir sürpriz oldu. Bergama’ya, onun çıraklığını yaparak parşömen yapımını öğrenen ve bu zanaatı geleceğe taşımaya çalışan Nesrin Ermiş’le tanışmaya gelmiştik. Ustanın yakın zamanda bir kalp rahatsızlığı…

okumaya devam

BİR’lik belgeseliyle, Köy-Koop İzmir Birliği’nin doğuşu ve gelişimi: Köklerden geleceğe…

Seferi Keçi olarak çok önemli bir işe imza attık. Köy-Koop İzmir Birliği’nin kuruluş hikâyesini anlatan bir belgesel hazırladık: BİR’lik… (Belgeseli izlemek için: https://youtu.be/YkYYiusyk-s )“Çok önemli” derken kendi yaptığımız işi abartmıyor, büyüklenmiyoruz. Önemi, anlattığımız hikâyenin büyüklüğünden ileri geliyor. 1960’lı yıllarda başlayan, kelimenin gerçek anlamıyla yokluk içerisindeki köylülerin örgütlenerek başardığı işlerin büyüklüğünden… Bunu yansıtabildiysek, anlatılmasına aracı olabildiysek, ne mutlu bize. Ne başarmışlar peki? Kısaca anlatalım. 1960’lı yıllarda İzmir’in çeşitli köylerinde, kimi birbirinden habersiz kimi birbirinden feyz alarak, bir kooperatifleşme hareketi başlamış. Daha önceki kooperatiflerden farklı olarak, devlet eliyle kurulmayan, doğrudan köylünün ihtiyaçlarına…

okumaya devam

İzmir’in tarımı… Kurda, kuşa, aşa…

İzmir deyince aklınıza ilk ne gelir?Kızları güzeldir, evet doğru… Kordon, deniz; bunlar da tamam… Boyoz; bazıları biraz yağlı bulur ama tabii ki boyoz… Karşıyaka, Göztepe; eyvallah, bunlar da tabii… Ve elbette Cumhuriyet…Liste daha uzayabilir ama şu kimsenin aklına gelmez, İzmir aynı zamanda bir tarım kentidir. İzmir’in topraklarının %30’u tarım arazisidir mesela. 2018 yılında İzmir’in ürettiği toplam tarımsal değer 18,9 milyar liradır. Bu tüm Türkiye’nin ürettiği değerin yaklaşık %12’sidir. Yine aynı yıl İzmir’in tarım, gıda ve hayvancılık sektöründe yaptığı ihracat 2,43 milyar doları bulmuş. Bu Türkiye’nin tarımsal ihracatının yaklaşık %14’ü. İzmir’in…

okumaya devam

Sürdürülebilir kalkınma yerel yönetimlerin önünde

Yine uzunca bir aradan sonra buluştuk. Her sayının sunuşunda derginin çıkışının gecikmesi üzerine birkaç satır kelam ederdik, artık ne yapacak esprimiz ne öne sürecek bahanemiz kaldı. Belki de kabul etmeliyiz ki tembeliz. Önceki sayıdan bu yana bir buçuk mevsim geçti. Sürekli okurlarımız bile unutmuştur haliyle. Geçen sayımızda, sürdürülebilir bir kalkınmayı başarmak ve başka türlüsünün mümkün olduğunu göstermek adına Seferihisar’da hayata geçirilen uygulamalara yer vermiştik. Küçük üreticinin desteklendiği, tarımsal üretimi geliştirmenin vurgulandığı, kadınların daha fazla rol üstlendiği bir ekonomik yaşamın, Seferihisar’da hayat bulan mütevazı ama önemli unsurlarını aktarmıştık. Bu sayıda meselenin…

okumaya devam

Sürdürülebilir kalkınma, gerçekler ve ütopya

Baha Okar –   Çocukluğum Karadeniz Ereğli’de geçti. “Hoppala, Seferihisar dergisi diye aldık, ne çıktı” demeyin hemen; geleceğim… Güzel bir sahil kasabasıymış Ereğli zamanında, hâlâ da güzeldir. Demir çelik fabrikasıyla bilinir. Fabrika 1960’ların sanayileşme ve kalkınma hamlesiyle kurulmuş. Kurulmasıyla da ilçenin 8 bin olan nüfusu bir anda 18 bine fırlamış. Şimdi Ereğli, nüfusu Zonguldak’tan fazla, mahalleleriyle birlikte 180 bin kişinin yaşadığı koca bir ilçe; aslında bir metropol minyatürü. Trafiğiyle, hava kirliliğiyle, kalabalığıyla… Ortaokul yıllarımda, yani 80’lerin sonuna doğru Demir Çelik’te 15-20 bin, belki daha fazla işçi çalışıyordu. Neredeyse her ailede fabrikadan…

okumaya devam

Yaşadığı yeri sevmek, sahip çıkmak, güzelleştirmek…

Seferi Keçi’nin yeni sayısıyla hepinize merhaba… Biz sözümüzün arkasında dururuz, kendi yapmayacağımız şeyi başkasına söylemeyiz. Geçen sayımızı “Yavaş kardeşim! Hayat aceleyle yakalanmaz” başlığıyla çıkarmıştık. Mademki bir çağrı yaptık, önce kendimiz uymalıyız dedik ve öyle ağırdan aldık ki üç ay geçti, yeni sayımızı ancak şimdi çıkarabildik. Şaka bir yana… İlk sayımızı alan, beğenen, ilgi gösteren, devamının gelmesini içtenlikle dileyen okurlarımıza, ki sayıları hiç de az değil, gerçekten bir özür borçluyuz. * * * Geciktik ama hele bir sorun bakalım, neden geciktik. Bu gecikmenin haklı nedenleri var kuşkusuz. Lafı dolandırmayalım, bir tanesi…

okumaya devam

Seferihisarlı, Anadolulu, dünyalı dergi çıktı: ‘Keçi’ye merhaba deyin

Tamam, siz söylemeden ben söyleyeyim, şu yaptığımız akıl işi değil. Taşrada bir dergi çıkarmak. Hem de dergi ve kitap okuru bu kadar azalmışken… Hem de dolar fırlamış, kâğıt ve baskı maliyetleri uçmuşken… Hem de dünya çapında en baba dergiler, gazeteler internet yayıncılığına geçmeyi düşünmekteyken… Üstelik taşrada, hem de bütün yayın dünyası İstanbul dukalığının hegemonyasında ezilirken… Şu yaptığımız akıl işi değil. Ama ne yapalım, Seferihisar’ın söyleyecek sözü var. * * * Sözümüzü söyleyeceğiz. Ama havaya da konuşmayacağız elbette. Uzakta ya da yakında, bizi içtenlikle dinleyecek, okuyacak insanların var olduğunu biliyoruz. Çünkü,…

okumaya devam