Tamamına yakını lokal ve tehlike altında, elle bir çırpıda sayılabilecek sayılarda olan bu endemik bitkilerimizin çaresiz hastalıklar için ilaç hammaddesi içerebilme, anasonda olduğu gibi tarım bitkileri için de bir gen kaynağı olabilme potansiyelleri vardır. Ancak korunmaları için mutlaka bir işe yaramaları gerekmez, onlar milyonlarca yıldır Anadolu’nun gerçek sahibidirler ve saygıyı, korunmayı sırf bu yüzden hak ederler.
Heyecan verici bir doğası vardır Türkiye’nin. Engin ovalarında ilerlerken aniden karşınıza yüce bir dağ çıkabilir, bir dağın kurak ve kavruk bir yüzünün aksine öbür yüzünde sizi sürekli nemli bir iklim karşılayabilir. Deniz seviyesinden beş bin metrelere varan yükseltilerinin sayısız mikroklimasında karşınıza eşi benzeri görülmemiş canlılar çıkabilir. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde bulunmayan bir şekilde üç bitki coğrafyasının da kesişme alanıdır bu topraklar. Biyolojik zenginlikleri hâlâ tam olarak keşfedilmemiş bir coğrafyadır burası; her an yeni türleri doğuran doğası her bir kuytusundan size eşsiz kokular ve renkler sunar. Bu yüzden bitkibilimciler yeni bir tür keşfetmenin heyecanıyla dolaşırlar ülkemizde, bu yüzden botanik camiasında “sihirli” bir ülke olarak tanımlanır Türkiye. Hatta bu keşifleri, botanikçi olmayıp da üzerlerine vazife olmayan işlere soyunan amatör doğa tutkunları da yapar bazen. Doğada gezinirken gördüğünüz veya evinizin arka bahçesinden yaramaz ot diye söküp atmak istediğiniz bir çiçek, bir de bakmışsınız ki dünyanın en nadir ve değerli bitkilerinden biri oluvermiş. Evinizin, köyünüzün yakınında, her gün yanından geçtiğiniz bir bitkinin sadece o noktaya özgü bir tür olduğunu yıllar sonra fark edebilirsiniz. İşte böyle ilginç hikâyelere konu olmuştur 2016 yılında keşfedilen endemik bitkilerimiz.
Bir yılda 54 yeni endemik bitki
Endemik bitkiler Türkiye’ye özgü bitkilerdir. Avrupa ülkelerinde yüzyıllardan beri arazi çok iyi araştırıldığından artık yeni bitki türü keşifleri yok denecek kadar azdır. Ancak Türkiye hâlâ her hafta yeni bir endemik bitkinin keşif haberine konu olmaktadır. 2016 yılında ülkemizde en az 54 yeni endemik bitki keşfedilmiştir. Çoğu Avrupa ülkesinin endemik bitki sayısının 20’yi geçmediği, Bulgaristan’ın toplam endemik bitki sayısının 53, İngiltere’nin 17 olduğu hesaba katıldığında, bir yılda ülkemizde yapılan endemik bitki keşiflerinin önemi daha da iyi anlaşılır. Yeni keşfedilen bitkilerimizin tamamına yakını çok dar alanda yetişen, tehlike altındaki lokal türlerdir. 2005 yılından bu yana ortalama her hafta bir yeni endemik bitki keşfi süreci 2016’da da devam etmiştir. Ama hiçbirimiz ülkemizde keşfedilen bu bitkilerin haberini gerek yazılı gerekse görsel popüler medyada duymamışızdır. Örneğin 2016 yılının ilk keşfi Kastamonu’dan gelmiş ve bilimsel ortamda “Kastamonu’dan dev bir melek otu keşfedildi” haberi ile verilmiştir. Bu bitkinin bilimsel adına da Türk Melekotu anlamında Angelica turcica denmiştir. Ama popüler yayınlarda kimse bu keşfi duymamıştır. İkinci keşif haberi Malatya’dan gelmiş, bilimsel adını bu ilimizden alan sarı çiçekli güzel emzik otumuz Onosma malatyana Arapgir ile Malatya arasındaki tarlalarda keşfedilmiştir. Peki bu keşiften Malatyalıların haberi olmuş mudur? Anadolu yemek kültüründe çok önemli bir yeri olan soğanın da yabani endemik bir türü yine Malatya’nın Akçadağ ilçesinde keşfedilmiştir. Ama Malatya’da keşfedilen en ilginç endemik bitki bir anasondur. Değiştirilmeden önceki adı Engüzek olan Darende’nin Ağılbaşı köyü yakınlarında keşfedilen Engüzek anasonunun (Pimpinella enguezekensis) yetiştiği köy, botanik doçenti Hasan Yıldırım’ın doğum yeridir. Bu botanikçi çocukken bitkinin yetiştiği beyaz topraklı alandan yürürken bu anasondan bir yaprak koparır ve koklarmış. Bu suretle müthiş aromasını beynine kazımış. 2016 yılında ise bu bitkinin bilim dünyası için yeni bir tür olduğu, hatta bu lokal türün rakıya özgün kokusunu veren anasondan daha etkili bir kokuya sahip olduğu yine bu akademisyen tarafından tespit edilmiştir. Bitkiye köyün değiştirilmeden önceki orijinal eski adının verilmesi de, binlerce yıldan bu yana gelmiş yer isimlerinin herhangi bir kurala bağlı kalmadan değiştirilmesine güzel bir yanıt olmuştur. Sizin de aklınıza endemik kokulu rakılar, çörekler mi geldi? O zaman doğru yoldayız; belki ileride bu güzel köyümüzdeki eşsiz kokulu nadir anason korunduktan ve kültüre alındıktan sonra, tohumlarından Engüzek Çöreği isimli endemik kokulu çörekler de yapılır; hayali bile güzel! Geçmiş yıllarda yine bir Elazığlı botanik doçenti, doğduğu köyde nadir bir ters lale türü keşfetmişti. Dolayısıyla akademisyenlerimiz kendi köylerinde yeni keşifler yapabiliyorsa ve bu dikkat çekici sayıdaysa, botanikbilimci çıkmamış köylerimizde daha çok keşfedilecek endemik bitki var demektir.
Tahir Elçi adına bir endemik
2016 keşiflerinde Malatya gibi Doğu Anadolu illerinde yapılan keşiflerin belirgin bir ağırlığının olduğu dikkat çekmektedir. Keşfi gerçekleşen 54 bitkiden 21’i Doğu Anadolu illerindendir ve toplam keşiflerin yüzde 38’ini oluşturur. Hakkari 2016 yılında ülkemizde yapılan endemik bitki keşfi sayısında 5 bitkiyle liderdir. Hakkari Dağ çayı Stachys hakkariensis, Hakkari taşkesenotu Saxifraga hakkariensis, Şemdinli’nin eski adı olan Şemzinan’dan adını alan Cirsium semzinanicum (Şemdinli Kangalı), ilin eski adından isimlendirilen Çölemerik kengeri Gundelia colemerikensis bu bölgede keşfedilen bitkilerdendir. Söz konusu bitkilerin keşif makaleleri 2016 yılında yayınlanmış olmasına rağmen, arazideki tespit tarihlerinin 2015 yılı Haziran ayı öncesinde yapılmış olması, terörsüz çatışmasızlık ortamının bilimsel araştırmalara olan olumlu katkısını göstermesi açısından da ilginçtir. Yine adını duyduğumuzda aklımıza ilk olarak terörün geldiği Şırnak’ta da bu fırsattan yararlanılarak 3 endemik bitki keşfi yapılmış olup, geçmiş yıllara göre dikkat çekici bir sayıya ulaşılmıştır. Dolayısıyla araziye çıkarak özgür bir şekilde bilimsel araştırma yapılabildiğinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da daha çok değerli bitki keşiflerinin yapılabileceği açıktır.
Nitekim Şırnak ilinde Bellevalia behcetii adında bir kır sümbülünün keşfinden sonra, Cudi Dağı’na özgü ve bilimsel adını da bu dağdan alan pembe çiçekli Prospera cudidaghense adlı endemik bitki keşfedilmiştir. Ancak 2016 yılında yayınlanan Şırnak endemik keşiflerinden en anlamlı ismi alan bitki, bilimsel nitelemesini 2015 Kasımında bir kör kurşunla vurulup hayatını kaybeden Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’den alan, Kızanası cinsinden ve Cudi Dağı’na özgü olan Kemulariella tahirelcii’dir.
2016 yılında en dikkat çekici endemik bitki keşifleri, Cudi’de olduğu gibi dağlarımızda yapılmıştır: Antalya’nın Alanya ilçesinin Yaylacık dağında Dichoropetalum alanyensis, Erzurum’un Kop dağında lokal bir kumotu Eremogone ali-gulii, Fethiye Babadağ’da civanperçemi Achillea adenii, Muğla’nın Sandras Dağı’nda Verbascum ebubekirceylani adlı sığırkuyruğu, Tunceli dağlarında Munzur çöveni Gypsophila munzurensis, Denizli’nin Honaz dağında nadir bir çiğdem Crocus stevensii, Erzincan’ın Sakaltutan dağı geçidinde bu dağdan adını alan ve mavi çiçekler açan çiğdem Crocus sakaltutanensis, Ağrı ilinde 2400 metrelerde keşfedilen nakıl bitkisi Silene konuralpii, Aksaray’daki Hasan Dağı’nın eteklerinde Aksaray Kısamahmut otu Teucrium pruinosum var. aksarayense dağlarımızda keşfedilen nadir bitkilerdir.
Dağcıların, “Dağlar size gelmez, siz dağlara gideceksiniz!” diye bir sözü vardır. Anadolu’da dağlar her zaman gizemli ve sihirli algılanan tanrısal varlıklardır, genelde en yüce dağlar en büyük tanrıya özgülenir. Bu yüce dağlar görkemleriyle insanımızın hayallerini besler. Ancak dağlarımızı efsunlu kılan onlara özgü bitkilerdir de aynı zamanda. Farklı ekosistemleri, farklı renk ve kokulu bitkileri onların tanrısallıklarını daha da pekiştirir. Dağlar endemiklerini göstermez, bitkibilimcilerimiz onların yaşam alanlarına gidip keşfetmedikçe!
2016 yılında dekoratif nadir endemik bitkiler de keşfedilmiştir. Artvin’in Barhal Dağı’nda keşfedilen lokal bir menekşeye bu dağın adı verilerek Viola barhalensis denmiştir. Gerek Anadolu antik kültürleri ve gerekse Türk kültüründe menekşeler çok yoğun kültürel etkisi olan bitkilerdir. Muğla’nın Milas ilçesinde ise, Türk ve İslam kültüründe baş tacı edilmiş olan lalenin çok nadir bir endemik çeşidi keşfedildi. Kırmızının yavruağzı tonunda çiçekler açtığından Latincede yavruağzı kırmızısı anlamına gelen “cinnabarina” olarak nitelenen lalemiz Milas’ın bir köyünün yakınlarında bulundu: Tulipa cinnabarina subsp. toprakii adı verilen bu nadir lalemiz, adıyla endamıyla bu topraklara ne de güzel yakıştı; hoş geldi, mutluluk verdi!
2016 yılında iki nadir endemik bitkinin keşfinde bitkibilimci olmayan doğa tutkunlarının tespitleri büyük rol oynamıştır. Fethiye’de yaşayan ve bir köyde öğretmenlik yapan, ancak Muğla’nın orkidelerinin tamamını işin uzmanı kadar iyi tanıyan Bülent Elmas tarafından keşfedilip akademisyenlere bildirilen bir misk sümbülünün dünyada sadece burada yetişen nadir bir tür olduğu tespit edilmiş, bitkiye de onu bulan öğretmenin adı verilerek Muscari elmasii denmiştir. Yine Fethiye’de eczacılık yapan, aynı zamanda doğa fotoğrafçılığına gönül vermiş Rıfat Özdemir tarafından Antalya-Muğla sınırında fotoğraflanan bir yılanpancarı bitkisinin yeni bir endemik tür olduğu tespit edilmiş, bitkiyi fotoğraflayıp bildiren Özdemir’in adı akademisyenler tarafından bitkiye verilerek ona Biarum rifatii denilmiştir. Bitkinin tam olarak Antalya-Muğla il sınırında keşfedilmesi de ilginçtir. Hayatın neler getireceği belli olmaz; bir bakarsınız içinizdeki doğa sevgisi fotoğrafladığınız bitkiyi yeni bir keşif hikâyesine konu eder, sizi de o hikâyenin kahramanı ve keşfedilen bitkinin isim kaynağı yapar. Doğaya baktığınızda kendinizi, kendinize baktığınızda doğayı görmeye başladığınızda aslında içinizdeki doğa sevgisinin de aşka dönüştüğünü görürsünüz. Yürürken yol kenarında veya bir kuytuda gördüğünüz bitki siz olursunuz.
2017’ye de hızlı başladık
2016 yılında keşfedilen endemik bitkilerimiz, bilimsel nitelemeleriyle yörelerinin tarih ve coğrafyasından da izler taşımaktadır, bu suretle yörelerinin değerlerine değer katmaktadırlar: Amasya’da Amasya Kevkesi Alyssum amasianum, Mersin’de Cephalaria anamurensis (Anamur pelemiri), Van’da Isoetes vanensis (Van çim eğreltisi), Sivas’ta Grammosciadium pterocarpum subsp. sivasicum (Sivas Geyiksırası), Ankara’da Centaurea nallihanense (Nallıhan peygamberçiçeği), Antalya’da Gembos Yaylası çiğdemi Crocus gembosii, Adıyaman’da Kommagene Kengeri Gundelia kommagenensis, Erzincan’da Erzincan kelemenkeşiri Pastinaca erzincanensis, Erzurum’un Tortum ilçesinde Hieracium tortumense (Tortum mercangüşü) bu nadir bitkilerimize örnektir.
Bu nadir endemik bitkilerimizin ilaç, besin ve diğer kullanım potansiyellerinin de ayrıca etnobotanik araştırmalarla ortaya konulmasını sabırsızlıkla bekleyeceğiz. Tamamına yakını lokal ve tehlike altında, elle bir çırpıda sayılabilecek sayılarda olan bu endemik bitkilerimizin çaresiz hastalıklar için ilaç hammaddesi içerebilme, anasonda olduğu gibi tarım bitkileri için de bir gen kaynağı olabilme potansiyelleri vardır. Ancak korunmaları için mutlaka bir işe yaramaları gerekmez, onlar milyonlarca yıldır Anadolu’nun gerçek sahibidirler ve saygıyı, korunmayı sırf bu yüzden hak ederler. Dünyaya yayılan Homo sapiens türünden hangisi anatolicus, turcicus veya asiaminoris adını taşıyor ki? Hatta hangisi sadece bir il, ilçe veya köyümüze özgü ki? Dolayısıyla hareketlerimizde ve çevreye olan müdahalelerimizde bu toprakların asıl sahibi endemik türlerimizin korunmasına öncelik vermemiz gerekir.
Yeni keşifler, bilim insanlarımızın atıflı dergilerdeki makale sayılarını arttırarak ülkemizin uluslararası bilim indekslerinde daha üst sıralarda yer almasına da olanak tanımaktadır. Bu yazının yazıldığı anlarda 2017’nin yaklaşık 15 haftasını geride bırakmıştık. Tahmin edildiği gibi yazının başında belirttiğimiz “haftada bir keşif yapma” süreci 2017’de de devam etti ve şu ana kadar yılbaşından bu yana 15 yeni endemik bitki keşfedildi. Yine illerimizden, ilçelerimizden, dağlarımızdan, hatta kahramanlarımızdan ismini alan yeni endemik bitkilerimiz bizlere merhaba dedi. 2017 yılı sonunda da keşiflerin 50’li sayılara ulaşıp ulaşmayacağını yıl sonunda bilebileceğiz. Birer birer konduruverdiğimizde endemik çiçekleri gerdanına, ülkemiz olan sevdalımıza daha da tutulacağız.
KAYNAKLAR
1- Ergin Hamzaoğlu, Murat Koç; “A new species from Turkey, Angelica turcica” Phtotaxa, 245 /2, 2016
2- Rıza Binzet, “A new species of Onosma from Anatolia”, Turkish Journal of Botany, 40 ,2016
3- Yeter Yeşil, Hasan Yıldırım, Emine Akalın, Ademi Fahri Pirhan, Yusuf Altıoğlu, “Pimpinella enguezekensis, a new species from East Anatolia Region”, Phytotaxa, 2016
4- Ekrem Akçiçek, Mehmet Fırat, Özal Güner, “Stachys hakkariensis, a new species from eastern Anatolia”, Phytotaxa, 252/2, 2016
5- Mehmet Fırat, “Saxifraga hakkariensis, a new species from Hakkari Province” Phytotaxa, 289(2), 2016
6- Mehmet Fırat, Cirsium semzinanicum, a new species from Hakkari”, Phytokeys, 5 Ağustos 2016
7- Mehmet Fırat, Weşanen Stav, Four New Species of Gundelia, Oda kitap yayını, 2016
8- Süleyman Mesut Pınar, Hüseyin Eroğlu, Mehmet Fidan; “Bellevalia behcetii, a new species from Southeastern Anatolia”, Turkey, 270 (2), 2016.
9- Mehmet Ferhat, Hasan Yıldırım, “Prospero cudidaghense: an new species from southeastern Anatolia”, Turkish Journal of Botany, 40, 2016.
10- Mehmet Fırat, “Kemulariella tahirelcii, a new species from Şirnak”, Phytotaxa, 253 (1), 2016
11-Bilgehan Bilgili, Mehmet Sağıroğlu, Meryem Şeker, Hayri Duman, “Dichoropetalum alanyensis, a new species from South Anatolia”, Turkish Journal of Botany, 40 (2016)
12- Murat Koç, Ergin Hamzaoğlu, “Eremogone ali-gulii, a new species from Turkey”, Phytokeys, 61, Februar 2016
13- Zeki Aytaç, Hayri Duman, Murat Ekici, “Two new Achillea species from Turkey” Turkish Journal of Botany, 40, 2016
14- Faik Ahmet Karavelioğulları, “Verbascum ebubekirceylani, a new species from Turkey”, Biological Diversity and Conservation, 9/2, 2016
15- Metin Armağan, “Gypsophila munzurensis, a new species from Tunceli”, Phytotaxa, 275(2), 2016
16- International Rock Gardener, The Scottish Rock Garden Club, April 2016
17- Muhittin Dinç, Süleyman Doğu, “Teucrium pruinosum var. aksarayense, from Central Anatolia” Modern Phytomorphology-9, 13-17, 2016
18- Gerd Knoche, Thomas Marcussen, “Viola barhalensis, a new species from northeastern Turkey”, Phytotaxa, 275(1), 2016
19- İsmail Eker, Hasan Yıldırım, Yusuf Altıoğlu, “Tulipa cinnabarina subsp. toprakii, a New Subspecies From Southwestern Anatolia” Phytokeyse, 69, 28.08.2016
20- Hasan Yıldırım, “Muscari elmasii: a new species from western Anatolia, Turkey”, Turkish Journal of Botany, 2016(40)
21- Hasan Yıldırım, Yusuf Altıoğlu, “Biarum rifatii; Güneybatı Anadolu’dan yeni bir yılanpancarı türü”, Bağbahçe Bilim Dergisi, 3(2) 2016
22- Osman Karabacak, Ahmet Duran, Mustafa Çelik, “Alyssum amasianum, a new species from North Anatolia, Turkey”, Turkish Journal of Botany, 40, 2016
23-Ramazan Süleyman Göktürk, Hüseyin Sümbül, “Cephalaria anamurensis, a new species from South Turkey”, Phytokeys, 65, 2016
24- Golshan Zare, Mustafa Keskin, Aslı Doğru-Koca, Metin Armağan, “Isoetes vanensis, sp.nov. from Turkey”, Phytotaxa, 269(4), 2016
25- Barış Bani, Fatma Ulusoy, Muhammet Ali Karakaya, Marcus A. Koch, “Taxonomic implications from morphological studies in the section Stenodiptera from genus Grammosciadium”, Phytokeys, (68),2016
26- Tuna Uysal, Ergin Hamzaoğlu, Kuddisi Ertuğrul, Meryem Bozkurt, “A New Species Centaurea from Turkey”, Phytotaxa, 275(2), 2016
27- Yusuf Menemen, Ali Kandemir “Pastinaca erzincanensis, a new species from eastern Turkey”, Annales Botanici Fennici, 53 (5-6) 2016
28- Gottschlich G., Pils G. “Hieracium tortumense, a new species from East Anatolia (Turkey)”, Wulfenia 23: 2016