Antik Teos kentinde 2010 yılından bu yana Prof. Dr. Musa Kadıoğlu başkanlığında yürütülen kazılar kapsamında, Akdeniz Üniversitesi Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü’nden Prof. Dr. Mustafa Adak başkanlığında bir ekip de geniş çaplı bir epigrafik çalışma sürdürmüştür. Okuyacağınız yazı, bu çalışmaya katılmış akademisyenlerden Hüseyin Uzunoğlu’nun, “Anadolu’nun Önemli Tarihi Yazıtları (5): Dirae Teiorum” başlıklı makalesinden alınmıştır. Makalenin tümünü academia.edu sitesinden okuyabilirsiniz. Köşeli parantez içinde yer alan kısa notları ise, metnin akışını tamamlamak için, yine makaleden faydalanarak biz ekledik.
İonia Bölgesi’nin en önemli kentlerinden birisi olan Teos Antik Kenti’nden Klasik Dönem başlarından Roma İmparatorluk Dönemi’ne kadar çok sayıda önemli yazıt bilinmektedir. [Burada] bilim dünyasında “Dirae Teiorum” (=Teosluların Lanetlemeleri) olarak da bilinen ve içerik olarak birbirine olan benzerliği ile dikkatleri çeken iki yazıt tanıtılacaktır. Söz konusu yazıtlar kentten bilinen en erken yazıtlar olmalarının yanı sıra Teos’un erken dönem tarihi açısından önemli bilgiler vermektedirler. [Birinci yazıt MÖ 470 yılına, ikincisi ise MÖ 480-450 yılları arasına tarihlenmektedir.]
Dirae Teiorum 1
A parçası
“Her kim genel olarak Teos halkına ya da özel bir bireye karşı zehirli ilaçlara başvurursa, hem o, hem de soyu sopu yok olup gitsin! Her kim Teos toprağına kara ve deniz yoluyla tahıl getirilmesini hile ve istismarla engellerse veya ithal edilen malları yeniden (kent dışına) çıkarırsa, hem o, hem de soyu yok olup gitsin.”
B Parçası
“Her kim Teos halkına bir aisymnetes tayin ederse veya aisymnetes olmak için bir husumet çıkarırsa, hem o hem soyu sopu yok olsun. Gelecekte her kim Teos kentinde ve Teos topraklarında aisymnetes olursa, kente, Teos toprağına, adada veya denizdeki kimselere Aroe’deki kuleye ihanet ederse veya ana yollarda soygunculuk yaparsa veya soygunculara yataklık ederse, korsanlık yaparsa veya Teos toprağını veya denizini yağmalamış korsanlara kasten yataklık ederse veya Teos halkına karşı barbarlar ve Hellenlerle birlikte olup kasten komplo hazırlarsa, hem o, hem de soyu yok olup gitsin! Eğer timoukhos olan kişiler Anthesteria, Herakles veya Zeus bayramlarındaki oyunlar sırasında bütün gücüyle bu laneti uygulamazlarsa, aynı lanete uğrasınlar! Her kim bu lanetin yazıldığı stellere zarar verirse veyahut harfleri silerse ya da (yazıları) okunmaz hale getirirse, hem kendisi hem de soyu sopu yok olup gitsin.”
Dirae Teiorum 2
A parçası
“… yapan kişinin hem kendisi hem de soyu sopu yok olup gitsin! Her kim bir memuriyet üstlenirse, … komşusunu aldatırsa, hem kendisi hem de soyu sopu yok olup gitsin! Ne bir isyan çıkaracağım, ne bir isyanı öğütleyeceğim, ne de bir iç savaş çıkaracağım. Teos’ta 200 (600?) ya da daha fazla kişinin oluşturduğu bir çoğunluk olmadığı, kent tarafından yasaya göre tutuklanmadığı, Abdera’da da herkesin oybirliğiyle ya da çoğunlukla aldığı bir karar olmadığı müddetçe, ne (bir kimseye) dava açacağım, ne onun malına el koyacağım, ne tutuklayacağım, ne de (onu) öldüreceğim. Ne bir aisymnetes atayacağım, ne de birçok kişiyle beraber. . .”.
B Parçası
“… (yapan) bu kişinin (soyu sopu) yok olsun (ve) hem Teos, hem Abdera hem de Teos teritoryumundan (sürülsün) ..”.
C Parçası
“… Abdera halkı onu geri talep ettiğinde, eğer vermezse, hem kendisi hem de soyu sopu yok olup gitsin”.
D Parçası
“Anthesteria, Herakleia ve Zeus bayramlarında, Abdera’daki Anthesteria, Herakleia ve Zeus bayramlarında … timoukhos ya da tamias olan her kim, stelde yazılanları hatırlatma ve etkili kılma adına yüksek sesle okumazsa, ya da timoukhos’ların emrettiği phoinikographos’lar (bu görevi yerine getirmezlerse) …”.
Yazıtların Keşfedilişi
Birinci yazıtımız Smyrna’daki (= İzmir) İngiliz Konsolosu William Sherard tarafından Teos antik kent merkezinin yaklaşık 5 km kuzeybatısında yer alan Düzce köyünün mezarlığında 1709 ve 1716 yıllarında iki defa kopya edilmiş ve ilk defa E. Chishull tarafından 1728 yılında yayımlanmıştır. Yazıta hem tarihî önemi dolayısıyla, hem de Ion Lehçesi’ne güzel bir örnek teşkil etmesiyle daha sonraki pek çok bilim adamı tarafından yapılan corpus’larda da yer verilmiş ve eksik ya da silik olan kısımları hakkında çok sayıda yeni okuma önerileri getirilmiştir. [Yazıt] Sherard’ın aldığı kopyadan kısa bir süre sonra kaybolmuştur.
İlk stelin bulunuşundan 3 yüzyıla yakın bir zamanın geçmesinden sonra, Sığacık’ta bir evde yapı malzemesi olarak kullanılan benzer içerikli bir stel 1976 yılında İzmir Müzesi Restoratörü Recep Hepsabuncular tarafından keşfedilmiş ve Basmane Müzesi’ne nakledilmiştir. Eser günümüzde İzmir Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde sergilenmektedir.
Teos’un kısa tarihi ve yazıtların tarihsel önemi
İon göçlerinin başlamasıyla birlikte kıta Yunanistan’ından gelen kolonistler, Teos topraklarında yaşamını sürdüren Karialılar ve Leleglerle kaynaşarak onlarla beraber ortak bir yerleşim meydana getirmişlerdir.
Bir liman kenti olan ve Panionion’un (Ionia Birliği) önemli bir üyesi olan Teos, 7. yüzyıldan itibaren ticari anlamda geniş bir sahada faaliyet göstermiş ve Ionia’nın zengin kentlerinden birisi olmuştur. Öyle ki Teosluların Mısır Kralı Amasis’in zamanında (MÖ 570-526), Phokaia, Klazomenai, Khios vs. gibi diğer İonialı tüccarlarla birlikte Mısır’ın ticaret merkezi (emporion) Naukratis’te bulundukları ve Yunan tanrıları için bir tapınak (Hellenion) inşa ettikleri bilinmektedir. Teos’un Arkaik Devir’de önemli bir çanak çömlek imalat yeri olduğu da düşünülmektedir.
Pers Kralı Kyros’un Kroisos’un krallığını MÖ 546 yılında ele geçirmesiyle birlikte Ionia kentleri de onun egemenliğine girmiş, Teos sakinleri ise Perslerin egemenliğinde yaşamak istemeyince Trakya sahillerinde bulunan Abdera’ya göçmüşlerdir.
Her ikisi de 479 yılından, yani Perslerin Batı Anadolu’dan uzaklaştırılmasından sonraki döneme ait olan bu yazıtlarda kentlerine karşı kötü işler yapanlar (örneğin, tahıl ithal edilmesine engel olan ya da ithal edilen tahılı daha pazara sunulmadan tekrar kent dışına çıkaran, soygunculuk ve korsanlık yapan ya da bunu yapanlara yataklık eden, kenti aisymnetes denilen bir tür tirana teslim eden vs.) lanetlenmektedir. Yazıtların genel içeriği, bunların kentin yaşadığı büyük bir travmadan sonra kaleme alındıklarını işaret etmektedir. Kent bu tehlikelerin bir daha yaşanmaması için bazı tedbirler almış ve bunu dinin insanlar üzerindeki büyük etkisini kullanarak güçlendirmek istemiştir.
Yazıtlar, belirtilen suçlara yönelik lanetten başka somut bir ceza (örneğin sürgün edilmek, mal varlığına el konulması vs.) öngörmemektedir. Bu yazıtlarla ilgili yapılan hemen hemen bütün bilimsel yayınlarda söz konusu metinler haklı olarak “Teos’luların Lanetlemeleri” başlığıyla verilmektedir. Bunu sebebi ise metinlerde sürekli olarak bir lanet formülasyonu olan “hem o hem de onun soyu sopu yok olsun” kalıbının kullanılmış olmasıdır. Bu başlığın söz konusu metinlerin dinsel niteliğini daha fazla ön plana çıkardığını savunan [bazı araştırmacılar] böylelikle metinlerin hukuki ve politik öneminin göz ardı edildiğini belirtmektedir. Bu bağlamda Eski Yunancada “ölmek, yok olmak, telef olmak” anlamına gelen bu fiilin sadece tanrılar tarafından verilen (ya da verilmesi dilenen) bir ölüm cezasını kapsamadığı, bu cezanın dünyevi ve hukuki olarak da algılanabileceğini iddia edilmektedir. [Bu çerçevede] işlenecek suçların hiçbir hukuki yaptırımının olmadığını ve sadece lanetle sınırlı kaldığını varsaymak zayıf bir ihtimaldir. Maalesef yazıtlarımız bu hususta başka bir ayrıntı ve ipucu vermemektedir
Anadolu’da benzerine az rastlanır şekilde erken bir dönemde (Arkaik Dönem sonu, Klasik Dönem başı) taş üstüne kazınan bu yazıtlar, kentin anayasası ve kolonisi Abdera ile olan ilişkisi bağlamında verdiği değerli bilgilerle de ön plana çıkmaktadır.
Teos’ta Demokratik Yönetime Geçilmesi
Teos’un yukarıda bahsettiğimiz kral soyunun ardından Erythrai, Miletos, Ephesos vs. gibi aristokrasi veya tiranlık süreci yaşayıp yaşamadığına dair elimizde hiçbir kanıt yoktur. Teos anayasasına ilişkin en erken veriler ise MÖ 5. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen ve burada tanıtılan yazıtlar sayesinde elde edilmektedir. Konumuz açısından bu yazıtların önemi ise öncelikle aisymnetes, timoukhos gibi bazı memuriyet isimlerinden bahsedilmiş olmasında yatmaktadır. İlk bulunan yazıtta, her kim Teos toplumuna bir aisymnetes getirirse aynı lanete ortak olmakla tehdit edilmektedir. Herrmann tarafından yayımlanan ikinci yazıtta ise herkes kentin yönetimini aisymnetes’e devretmeyeceğine dair yemin etmektedir. Aisymnetes’lere karşı alınan bu tedbirler kentin daha önceki bir zamanda, yani henüz Pers egemenliğinde olduğu sırada bu yöneticiler tarafından büyük sıkıntılara maruz bırakıldığını göstermektedir. Aisymnetes adı verilen kişi, Antik Dönem’de çeşitli kentlerde çeşitli görev ve yetkilerle bilinmektedir. Aisymnetes’ler Aristoteles tarafından Pittakos örneği temelinde, seçilmiş tiranlar olarak tanıtılmaktadırlar. Söz konusu yazıtlardan bu memuriyeti yürüten kişi veya (kişilerin) hiç sevilmediği ve bulunan ilk fırsatta bir daha göreve gelmelerinin lanetlendiği gözlemlenmektedir. Kentin Persler tarafından yakılıp yıkıldığı ve dolayısıyla Teos vatandaşları nezdinde Perslerin son derece kötü bir imaja sahip oldukları göz önüne alınırsa, aisymnetes olarak bahsedilen kişi ya Persler tarafından atanmış bir tiran ya da küçük çaplı bir oligarşik kurulun lideri olmalıdır. 479 yılından sonra Perslerden kurtulan Teos’lular bir daha onlar tarafından yönetilme tehlikesine karşı sıkı tedbirler almışlar ve ilk iş olarak rejimi değiştirerek demokrasiye geçmişlerdir. Açılacak davalar için 200 kişi ve daha fazlasının oluşturduğu bir çoğunluğa ihtiyaç duyulması ve alınan kararların yeminle garanti altına alınması ise buna çok güzel bir kanıt oluşturmaktadır. Alınan kararları ve yapılan bu lanetleri her sene Anthesteria, Dia ve Herakleia bayramlarında yüksek sesle okuma ve bütün ahaliye yeniden hatırlatma görevi ise yeni rejimin muhtemelen önemli üyelerinden olan timoukhos’lara ve onun altında çalışan phoinikographos’lara verilmiştir.
Teos ve Abdera
İlk yazıtın konuya ilişkin suskunluğuna karşılık, Herrmann tarafından yayımlanan ikinci yazıtın dört bölümünde de Abdera’ya değinilmektedir. [Bu değiniler] hem Teos’ta hem Abdera’da benzeri politik organların ve dini bayramların mevcut olduğunu ortaya koymakta ve böylelikle her iki kent arasında son derece yakın bir ilişki olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Bu ilişkinin ne olduğu ise Herodotos tarafından bizlere aktarılmaktadır. Buna göre Lydia Kralı Kroisos 546 yılında Kyros tarafından devrilince generali Harpagos da bütün Ionia kentlerini tek tek Pers egemenliğine sokmuştur. Harpagos’un bir tümsek (χῶμα) yaparak surları aşması ve kenti ele geçirmesiyle Teos’lular vatanlarını terk edip Trakya sahillerindeki Abdera (bugün Avdira/Yunanistan) kentinde kendilerine bir koloni kurmuşlardır.
Buna karşın Abdera’ya giden Teos’luların bir bölümü çok geçmeden geri dönmüş ve tekrar Teos’a yerleşmişlerdir. Bu geri dönüş için ise bilim adamları tarafından hemen 545 yılı sonrası ve daha geç bir tarih olan 512-51033 yılı önerilmektedir.
Teos, 494 yılındaki Lade Savaşı’na 17 gemiyle katıldığından bu tarih onların geri dönüşü için her halükârda bir terminus ante quem niteliği taşımaktadır. Ionia Ayaklanması’nın ardından kent Persler tarafından yakılıp yıkılmıştır. Pindaros’un İkinci Paian’ında Abdera’lı bir vatandaşın ağzından konuşan koro, (Teos) yakılıp yıkılınca, (Abdera’nın) annesinin annesini doğurduğunu söylemektedir. Anne sözcüğü şairlerce kentler ile eş anlamlı kullanıldığı için buradaki annenin annesi ifadesinden Abdera’nın ana kenti olan Teos’un kastedildiği anlaşılmaktadır. Yıkılan ve belki de birçok vatandaşı Persler tarafından katledilen kentin yeniden toparlanabilmesi için bu sefer çok yakın ilişkiler içinde olduğu Abdera’dan bir kolonist grubu Teos’a gelmiş olmalıdır.
Sonuç olarak kısa bir değerlendirme yapmak gerekirse, bu yazıda epigrafik metinlerin bir kentin dinî, siyasi, hukuki vs. tarihini anlamaya ne ölçüde katkıda bulunduğuna tanık olduk. Anadolu’nun her köşesinde ele geçmiş ve geçmeye devam edecek olan bu ve benzeri yazıtlar hiç şüphesiz ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyanın tarihini daha iyi anlamamız için aracı olmaya devam edecektir.