Çocuklarımdan sonra bisiklet…
Yazan: Aysel Memen __________________________
1966 Konya-Ereğli doğumluyum. İki erkek evlat annesiyim. Emekliyim.
Bisiklet maceram ve tutkum annemin ablama aldığı ve dört kardeşimin de bisiklete binmeyi öğrendiği mavi renkli dolma tekerlekli bisiklete dayanıyor. Bu tutku, Ereğli’de işe bisikletle gidip gelen ilk kadın olarak devam etti. 2013 yılında Seferihisar’a tayin oldum ve Doğa Sanat Felsefe Derneği’nde Ahmet Nail arkadaşımla tanıştım. Onun bisiklet tutkusu benim içimdeki özlemi ve tutkuyu yeniden ortaya çıkardı. Ahmet Nail’in öncülüğü ve desteğiyle üç arkadaş bisiklet almaya karar verdik. Daha sonra Sanat Bahçesi Bisiklet Grubu’nu kurduk. Seferihisar , Sığacık, Akarca, Ulamış arasında alıştırma turları düzenledik. Bu turlar beni bisiklete daha çok bağlıyordu, vazgeçilmezim olmaya başladı. İki sene boyunca bisiklet benim için hem spor hem ulaşım aracı olarak, her yere birlikte gittiğim bir yol arkadaşım haline geldi.
İlk olarak Muğla Ortaca’da Hürpedal Bisiklet Derneği’nin düzenlediği festivale katıldım. Arkasından Antalya Kemer Bisiklet Festivali geldi. Son olarak da İzmir’den bisikletçilerle Rodos Adasına tur düzenleyip pedal çevirdik. Katıldığım ilk etkinlik olan Ortaca festivali beni çok heyecanlandırmıştı. Üç gün boyunca dağ tepe, toz toprak, iniş yokuş demeden 200 km’ye yakın pedal çevirdik. Yaptığım her sürüşte kendime bir hedef koyuyor, bunu geçerek kendi rekorumu kırıyordum. Burada bir günde 90 km sürerek kendi rekorumu kırmıştım.
Festivallere katılmakla Türkiye’deki bisikletsever gruplarla tanışarak, çeşitli sorunları paylaşıp nasıl çözüm yolları üretebiliriz çabasına giriyor, bu noktada dayanışma içine giriyor, farkındalık yolları arıyoruz.
Bisiklete binmek benim için bir çeşit meditasyondan ziyade tutku, alışkanlık, spor, ulaşım aracı, doğayla buluşmak, nefes almak demek, kısaca aşk demek. Bisiklet mücadeleci, özgürlükçü, eşitlikçi ruhumu açığa çıkaran, hareket alanımı genişleten bir araç. Uyuyan ruhumu ve bedenimi canlandırdı, özgüvenimi artırdı ve beni yaşama iki tekerle bağlayan müthiş bir dost ve yol arkadaşı oldu. O nedenle bisiklete gönül borcum var.
Bu yıl Süslü Kadınlar Bisiklet Turuna da katıldım. Bu, 2013 yılından beri İzmir merkezli başlayıp Türkiye’de birçok ile yayılmış, bisiklet tutkunu gönüllü kadınların yaptığı, daha çok kadını bisiklet tutkunu yapmayı amaçlayan bir farkındalık etkinliğidir. Ayrıca tüm dünyada bilinen Otomobilsiz Kentler Gününe dikkat çekmek amaçlı düzenleniyor. Yoksa adının çağrıştırdığı gibi süslenelim, makyaj yapalım, güzel elbiselerimizi giyelim, bir gün de böyle bisiklet sürelim demek değil. Asıl amaç sorunlarımıza dikkat çekmek. “Artık caddelerde biz kadınlar ve bisiklet denen bir araç var, yollarda bizim de hakkımız var” demek. Ne kadar kadın bisikletle sokağa çıkar, ne kadar dikkat çekici etkinlikler düzenlersek, sorunlarımızı o kadar etkili anlatırız. Farkındalık yaratırız, çözüm yolları bulmak için fikir ve tecrübelerimizi birleştirir, sorumluları adım atmaya zorlarız. Ancak böylelikle, mahallemizi, ilçemizi, ilimizi, ülkemizi toplumumuzu, giderek dünyayı değiştirebiliriz.
Biz tura Seferihisar’dan iki kadın olarak, Fatma Yerebasmaz ile katıldık. Orada çok büyük bir kadın ve çocuk bisikletçi topluluğunun yanı sıra destek olmak için gelene erkek bisiklet severler de vardı. O gün Fatma ablayla 140 km’ye yakın sürüş yaptık. Benim için tek üzücü tarafı sakin şehir Seferihisar’dan sadece iki kişi katılmak oldu. Umarım seneye daha da çoğalırız.
Artık benim için hayatta çocuklarımdan sonra en değerli ve vazgeçilmez şey bisikletim. Çevremde bütün kadın arkadaşlarımı bu konuda teşvik ediyorum. Bu konuda elimden geleni de yapacağım. Çevremde gördüğüm ilgi ve takdir beni sürekli motive etti ve yönlendirdi. Bu nedenle her konuda desteğini esirgemeyen başta Ahmet Nail olmak üzere dostlarıma, Doğa Sanat Felsefe Derneği üyelerine çok teşekkür ederim ve sevgilerimi sunarım.
Bisiklet tutkusu evrenseldir
Yazan: Fatma Yerebasmaz Çetiner_______________________
2016 yılının Ekim ayında Frankfurt’tan Seferihisar’a yerleşmek için geldiğimde, burada yaşayanları pek içten ve cana yakın bulmuştum. Kısa zaman içinde çok insan tanıdım. Bunların arasında bisiklet sürmek kanına, canına işlemiş, Almanya’dan İzmir’e bisikletle gelen Ahmet Bey de vardı. Bu beni daha da sevindirdi. Zira ben de kar ve buz hariç Frankfurt’ta günde 20-25 km dağ, taş demeksizin bisikletle yol yapmış, orada uzun yıllar ailece bisiklet sürmüş bir insandım. Bu alışkanlığımı burada da sürdürebilmek için bisikletimi de getirmiştim.
Aradan çok zaman geçmeden bisiklete binmeyi yaşantısının ayrılmaz bir parçası gibi gören birçok arkadaşla tanıştık. Bu arkadaşlarla beraber bisiklet sürmeye başladık. Önce bir Seferihisar-Tepecik turu yaptık. Asfaltın kenarında ilerlerken korna çalıp el sallayarak selamlayanlar olduğu gibi “ne işin var yolumda” diye kızanlar oldu. Benim için bu davranışlar oldukça değişik bir deneyimdi. Zira Avrupa’da her yerde bisiklet sürücüsünün trafikte olmaya hakkı vardır. Hatta genellikle ayrı bir yolu vardır. Küçük çocuklarla bile her yerde uzun ya da kısa turlar yapılır. Trafik kuralları tüm trafiğe çıkanlar için geçerlidir ve denetlenir. Bu davranışları başlangıçta oldukça yadırgadım doğrusu. Yavaş şehirde yaşayanların yavaş giden bisikletlileri bu denli dışlamalarını anlayamadım. Zamanla bu davranış biçimini değiştirmek için yapılan etkinliklere katıldım. Toplumda farkındalık yaratmak için düzenlenen, Belediye Başkanının da katıldığı Seferihisar-Sığacık turu bunların başlangıcı oldu.
Daha sonra farkındalığın ötesinde barış, birlik ve beraberlik bağlamında İzmir’de düzenlenen “Süslü Kadınlar Bisiklet Turu”na buradan katıldık.
Kendi aramızda düzenlediğimiz küçük veya büyük hafta sonu turları da artık vazgeçilmezler arasına girmişti.
Bu arada bisiklet sevdalıları ile Antalya Kemer Tekirova Bisiklet festivaline katılmak benim için unutulmaz bir anı oldu. Festivalde yaşadığım birlik ve beraberlik duygusunu unutmayacağım. Güzel ve tekrarı olması gereken bir maceraydı.